KAHRAMANLIK ŞİİRLERİ
DÜĞÜN VAR
Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!..
Bugün yine, bu meydanda düğün var!
Öğle üzre, çimen çimen sofrada;
Ayran, pilav, yufka ekmek, öğün var!
Yudum yudum, esrük olup coşmaya;
Saf kısraktan, kımız dolu güğüm var!
Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!..
El şaklatıp, tek tek sekip, döğün var!
Delikanlım, kızlar ile kol kola;
Şu toprağa, ayak uçla değin var!
Kah oturup kah kalkarak çimende;
Konuklara "Hoşgeldin!"e, yeğin var!
Alnından boşansın; şıpır şıpır ter.
Bire oğul, kız amanın, neyin var?!.
Oynamazsan, Vallah, sevdiğin ölür!..
Yalvaracak, yakaracak göğün var!
Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!..
Açık alın, ak yüz ile, öğün var!..
*
Fatma kız, söyle bana; nedir bu sendeki hal?
Gülmezsin, oynamazsın, ne kötüce huyun var!
Biz, çirkini söyletir, güzeli oynatırız.
Sanmıyorum; töreyi çiğneyecek soyun var!
Daha niye durursun; o, "ver gitsin çağı"nda,*?..
Yedi düvel duyacak, içinde "Hey! Hey!"in var!..
Ağıda giden ağlar; düğüne gelen oynar.
Kahkaha tufanında çıldıracak "Ey!." in var!..
Gel; açtırma kutuyu, söyletmeyin kötüyü;
Kaç gönlü tutuşturan, selvilerce boyun var!
Oyna şehirlim, köylüm yedisinden yetmişe,
Otağ kurup çimende, düğün yapan beyin var!..
Neyin var hey, neyin var; eller gülüp oynarken?!.
Bırak gamı, kederi; düğün dernek toyun var!
Bir günlük padişahlık, sultanlık, beylik senin;
Gül, oyna; sevap kazan; söyle başka neyin var?
Soyun hele; kisbet giy; gömlek çıkart; soyun var!
Peydah vurup, el şaklat; peşrev çekip öğün var!
Şimdi artık gülmenin, eğlenmenin zamanı,
Kırk günlük kırk gecelik; dile destan düğün var!
Davul, güm güm vurarak; zurna, göğü
yararken,
Kaya gibi yerlere, çakılacak neyin var?
Yoktur gönlün gocası; ne yaşlanır ne solar;
Diz vur yere "Haydah!.." de; daha nice oyun
var!..
*
*Ver Gitsin
Çağı:
Değerli
Ağabeyim, Kayseri Lisesi öğrencilik yıllarımda da VELîM olan sayın
Muzaffer TOK'a, Ankara'dan Av. Himmet KAYHAN'dan getirdiğim bir mektubu vermek
üzere sayın Mustafa ÖZTÜRK ile gittiğimizde Anadolu köylerinden birinde yaşanan
bir, kıssadan hisse anlatmaıştı. "O Ver Gitsin Çağı" bu
kıssadan hisseye aittir:
"Adettendir, Anadolu'da kızlar evlenince baba ocağına, bir çocuk yapmadan,
ziyarete gidemezlerdi. Neyse efendim, uzatmayalım. Bir kız, yakın köylerden bir
delikanlı ile evlenir. Aradan bir yıl geçer. Kızın bir çocuğu da olur; ancak bu
arada gelinin kocası da askere gitmiştir.
Kızcağız
hasretten duramaz, "anam, babam" der durur; rüyalarına girer,
geceleri sayıklar. Böyle olunca kız, durumu kaynanasına açar:
"Ana,
bu hasretlik canıma yetti. Ne edeceksen et, beni baba ocağıma gönder."
der.
Bir ana,
bir kız, düşünürler. Köyde gelinin yanına katıp da gönderebilecekleri kimse
yoktur. Aradan epey bir zaman daha geçer. Gelin konuyu yine açar. Ana
yüreği bu; dayanamaz.. Kaynana:
"Kızım
bilirim hasretliğin neme nem bir sancı olduğunu. Sen gitmeye gideceksin. Bunu
aklına koydun!" der.
Eşeği
yüklerler, kucağına çocuğu alır. Kaynana der ki: "Kızım, yol çalısız; el
delisiz olmaz. Madem gidiyorsun şu öğütlerimi de aklından çıkarma:
“Eğer,
bizim köyün, ipsiz sapsız gençleri, sana sataşacak olurlarsa, eline büyükçe bir
taş al, şunu yüzüne vurursam görürsünüz dersen, onlar korkarlar. Gençler için
yüz güzelliği çok önemlidir. Çekip giderler hiççç korkma!..
Yok eğer,
yaşını başına almış kırkın biraz üzerindekiler ilişirlerse onlara da: “Sizi
Muhtar Emmime söylerim de... Onlar da adlarının kötüye çıkmasında, orada burada
dedikodularının yapılmasından korkarlar. Onlardan da korkma! Var yoluna
devam et.
Ancaaaak,
saçları iyice beyazlaşmış yaşını başını almışlar var ya işte kızım onlar
deneyimlidir. Onlardan kurtulamazsın. Onlardan da sır çıkmaz. N’olacak ONA DA
VER GİTSİN... VER GİTSİN !..” demiş.
Gelin de
baba ocağının yolunu tutmuş. İşte arkadaş, şimdi bizler de VER
GİTSİN ÇAĞIndayız. Bu gam keder neye ola ki... diye espiriler yaptı.
Bu
şiirde geçen "VER GİTSİN ÇAĞI" bu kıssadan hisseyi
anlatmaktadır.
*
VUR DAVULCU
Bugün hava bir başka; gönüllerdeki neşe.
Sıraya geç gardaşım, el tutup, törece dur!
Oyun ağır ağırdan, âhenkle halayı kur!
Sen de durma davulcu, tokmağı davula
vur!
Sivas Ağırlama'dan gidip, Antep'e doğru,
Zeybek, halay, horan, bar deme; gardaş, hele vur!..
Marmara’da Bengi var; Eğe’de Karşılama,
Anadolu Halay’ı, Semah Türk’e güle vur!..
Karadeniz’de Horon, Trakya’da Hora var!
Doğu’nun Bar’ı, ile Ege Zeybeği’ne vur!..
Teke Zortlamasıy’la Kaşık ve Karşılama,
Atamız’ın oyunu, durma Atabar’a vur!..
Kız oğlanlar el ele, halkım omuz omuza,
Vur ki açsın gönüller; gönül neşe bula
vur!
Zurnam ötsün semada, bıraksın bir hoş seda,
Çomakçının sesine, her yer sarhoş, ola
vur!
Çıksın halaycı başı, ayrılsın
ekibinden,
Oynasın göğüs, kalça; yürek coşup kala vur!
Ekip başları, tor tay; hop oturup hop kalksın,
Dönsün eller havada; şahlanan taylara vur!
Alnında düğümlenip, sırtından boşansın ter.
Zurnayınan coşarak, şu boşanan sele vur!..
Pantolonun, gömleğin, savrulsun sağa sola,
Oynayanın gülenin cılkı çıksın, hele
vur!
Vur, hele vur davulcu; pilav pişip dola vur!..
Sekip varsam oyuna, gör, şaşırıp kala
vur!.. ..
Dokuz Oğuz, Çepikli, Kayseri'min Bızdığı,
Aksederek zurnadan, gönüllere dola
vur!..
Kırılsın diz, dönsün baş, gel gel etsin, gözle kaş.
Vur davulcu, sesimiz yedi düvel, duya vur!..
Al yanaklı Türkmen'in, delikanlı
bıyığı,
Buram buram terleye; kıvrılıp, burula
vur!..
Burda kardeşlik ola; barış, mutluluk
ola.
Dost ve düşman gururu, bu toyda kırıla vur!..
Kinimiz, dertlerimiz, intikam ve hırsımız,
Toprak ile karışıp, toz ola savrula
vur!..
Muhammed'in diniyle, şu âleme bir
nizam,
Bir başbuğun diliyle, tez elden yetişe vur!
Ezanlar ses verdikçe, evrenin boşluğunda,
"Allah!" diyen gönüller, secdelere gele
vur!
Ayağını yere vur, inlesin yer ve
göğün,
Dağlar, taşlar düşmanın başına yıkıla
vur!..
Ne mutlu ki Türk doğduk, elbet öleceğiz Türk!
Türk'ün yüce dileği, gerçeğe erişe
vur!..
Vur İsmail, Hayrullah, inlesin, dağ ve
taşlar,
Vur şehitler aşkına, Allah'ın aşkına vur!.. Kayseri, 01.09.1998
NAVRUZ VAR
Soyunup kaldı beyazdan
kışımız.
Kolaylaşır, bundan gayrı
işimiz,
Gerçek olur, kurduğumuz
düşümüz,
Artık bilin bu meydanda navruz
var!
İlkbaharım, kutlu günüm navruz
var!
Kişnedi tay, kısrak, sonra
aygırlar.
Navruz gülleriyle donandı
kırlar.
Ozanın dilinden nağmeler
fırlar.
Haydi yürün, bu meydanda navruz var!
İlkbaharım, kutlu günüm, navruz
var!
Koyunlar var, kuzusuyla
meliyor.
Yanık sesi, dağı taşı
deliyor.
Bir Türkmen'im, ata binmiş
geliyor.
Hele bugün, bu meydanda, navruz var!
İlkbaharım, kutlu günüm, navruz
var!
Oturmuşlar, ak sakallar ve
koca,
Çadırlar dizilmiş, bir uçtan
uca,
Ateşler yakılmış, kazanlar
koca,
Bire haydi, bu meydanda navruz
var!
İlkbaharım, kutlu günüm, navruz var!
Alma, ayva bin bir çeşit meyveden,
Koç, koyun, at, aygır, ceylan,
deveden,
Aman yetiş, etli pilav soğumadan,
Yine bugün, bu meydanda navruz var!
İlkbaharım, kutlu günüm navruz
var!
Var güzelim, süslerini takın
var,
Sakın uzak durma, aman yakın
var
Biraz sonra, yiğitlerce akın
var.
İşte görün, bu meydanda navruz
var!
İlkbaharım, kutlu günüm, navruz
var!
Koçum, gam çekme cirit yoğ ise!
Yüreğin çatal, yumruğun sağ,
ise,
Hasma yakın var, gövdesi dağ,
ise,
Gelin bugün bu meydanda navruz var!
Kutlu günüm, mutlu günüm, navruz var!..
NAVRUZ
Navruz: Sabah ezanıyla, azık terkleyip,
Navruz: Çadırlarda, konuk bekleyip,
Navruz: Katarlara, sıylık yükleyip,
Yufkaları, büküp büküp atmaktır.
Aş yenende, lokma lokma yutmaktır.
Navruz: Düzde, öbek öbek dizilip,
Navruz: Çimde, kuğu gibi süzülüp,
Navruz: Günde, halı kilim yazılıp,
Kımız içip, aşla, damağ tadmaktır.
Az doyanda çıkıp, peydah atmaktır.
Navruz: Kazan kazan, etler kaynatıp,
Navruz: Ak Tulpar’ı, çimde oynatıp,
Navruz: Ciritlerde, değneği atıp,
Hasma yakın varıp, pekçe vurmaktır.
Yarışlarda, baş sırada durmaktır.
Navruz: Tanrı Dağ’ı, Kaf Dağları’ndan,
Navruz: Bilge Bozkurt ilk çağlarından,
Navruz: Demir Kayalıklar, Ergenekon’dan,
Körüklerle, dağ eritip aşmaktır.
Otağ kurup, şor söyleyip taşmaktır.
Navruz: Hazar, Aral, Tanrı Dağları,
Navruz: Kızıl, Kara, Ak Otağları,
Navruz: Ergenekon denen dağları,
Delip geçip, rüyalarda akmaktır.
Örs, çekiçle demir dövüp bakmaktır.
Navruz: Hazar, Baykal, Aral Denizi,
Navruz: Bozkurtlar’ın sürdüğü izi,
Navruz: Balçık, Ege, Kara, Denizi,
At üstünde, ordularla geçmektir.
Orhun, İdil, Selenga’dan içmektir.
NAVRUZ BÖYLE KUTLANIR
Cirit oyununda değnek katlayıp,
Atı tımar edip, ağzın tatlayıp,
Al, doru tay, ak kısrağa atlayıp,
Öbek öbek, çadırlarda yurtlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Körüklerle Demir Dağ’ı yakarız,
Navruz ateşini seyre çıkarız,
Nehir nehir, ırmak ırmak akarız,
Vadilerde öbek öbek yurtlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Kazan kazan et kaynatıp aş ile,
Sofra sofra keklik, kımız, kuş ile,
Seğmen, Efe, Kılıç Kalkan, baş ile,
Halay kurup, horan tepip, atlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Kar kütüğü, Navruz gülü, bahardır.
Yirmi bir mart kışı, büyülü yârdır.
Bundan gayrı mevsim sonu bahardır.
Atlar tımar olur, kuzu etlenir.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Doksan dokuz davul, zurna vurulur,
Toy toylanır, sığır, şölen kurulur,
El ele, kol kola, oyna durulur,
Çimenden çimene koşup atlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Şiir diyen, kopuz çalıp gelen var.
Zurna ile yeri, göğü delen var,
El şaklatıp türkü deyip gülen var,
Kılıç Kalkan hop hop sekip atlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Kopuzumuz telleriyle çığırır
Ozanlar seslenir, öter, bağırır
Davul zurna konukları çağırır.
Oyun içre, sağa sola zıplanır
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Ağaçlar, çiçekte, güller çiçekte,
Bahar gelir neşe olur böçekte,
Kar altından çıkan Navruz çiçekte,
Yüz bin çifte körük kurup katlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Navruz, ateşinde bir bir el tutup,
Paltoyu çıkartıp, çeketi atıp,
Halay çekip çimenlikte az yatıp,
Neşe dolup, kahkahayla hoplanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
Kısrak sütü, ak kımızın gölünden,
Al doru kısrakla, yılkı dölünden,
Sarıgöl, Siyenpi Hazar gölünden,
Kor, alev üstünden uçup, atlanır
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır., Ankara, 21 Mart
2010
NAVRUZ TÜRK BAYRAMI
Navruz: Altay, Tanrı Dağı, Kafdağları’ndan,
Navruz: Börteçine, Bozkurt, ilk çağlarından,
Navruz: Demir, Ergenekon, sarp dağlarından,
Navruz: Yüz bin, çifte körük kurup aşmaktır.
Navruz: Vadi vadi, ırmak ırmak taşmaktır.
Navruz: Çadır kurup, çimenlerde gezilmek,
Navruz: Avıllarda, bağdaş kurup dizilmek,
Navruz: Etli pilav, yufka, kımız, yazılmak,
Navruz: Konuklarla sofra açıp yemektir.
Navruz: Türk bayramı, toy ve şölen, demektir.
Navruz: Akalteke kısrak, Tulpar azanda,
Navruz: Öküz, bizon, manda eti kazanda,
Navruz: Tombıra, saz, kopuz çalıp tezende,
Navruz: Oba oba, vadilere akmaktır.
Navruz: Gece sinsinlerde ateş yakmaktır.
Navruz, Tuna boylarından, düşmana akın,
Navruz, Pîr Hoca Ahmet’le, Yesi’ye yakın,
Navruz: Elegeş, Yenisey, Orhun’a akın,
Navruz: At üstünde, ok fırlatıp atmaktır.
Navruz: Haykırarak “ODİN!”lerle yatmaktır.
Navruz: Mohaç, Varna, Niğbolu’dan, akanda
Navruz: Mehteran, kös, davul, zurna bakanda
Navruz: Kılıç, kalkan, çelik mızrak kakanda
Navruz: Kış bitende kıra, çıkma günüdür.
Navruz: Mart’ta dağdan dağa akma günüdür, Ankara, 22 Mart
2010
NAVRUZ GÜNÜ
Navruz ere, kor ateşi yakarız,
Navruz ere Çin Seddi’nden akarız,
Navruz ere İdil, Moran bakarız,
Türk adını ulaklarla yayarız.
Kopkar Ulak, Tepüklere doyarız.
Kor, lav ile kayalığı yürüten,
Körük kurup demir dağı eriten,
Ateşiyle engelleri kürüten,
Vadi, nehir, göl dibinde yurtlarız.
Buzkaşi oynayıp Navruz kutlarız.
Yasef Oğulları, Moğol, Türk
ile,
Timuçin, Ödigey, Yesutay ile,
Türlü, çeşit ottan, keklik kuş ile,
Navruz günü, al kısrağı oynattık.
Et Suyu, Tarhana, Toyga kaynattık.
Bizon, manda, koç koyunda baş ile,
Kazan kazan, et kaynatıp aş ile,
Yarmalar dövülür, soku taş ile,
Etle, pilav donatırız Navruz’da.
Ak kısrağı, oynatırız Navruz’da.
Bilek tutar, pazuları tartarız,
Güreş tutar, kisbetleri yırtarız,
Çuvallara girip, kaşık tartarız,
At üstünde, hasma, ciritler attık.
Beşparmak, kaynatıp lokmalar yuttuk.
Çadır Beyi avılları gezende,
İnce belli, kırk kız, önde tezende,
Avul güzelleri yiğit süzende,
Otağlarda konuklara yer olur.
Yukarı çıkanda Beyler er olur.
Karşılayıp, otağda yer açılır,
Konuklara, kırk çeşit aş saçılır,
Çıkınlardan nevaleler seçilir,
Düğün dernek yapanlarda ter olur.
Kıyası yarışta gençler er olur.
Şükredilir Kadir Tanrı anılır,
Navruz günü ete, aşa kanılır,
Gelen ağırlanır akıl yanılır,
Ateş kızaranda odun kor olur.
Avıl ünü, konuklara yer olur.
Navruz günü düğün davet olanda,
Yağız yiğitlere, kuvvet dolanda,
Koşuşan ak taylar, terle dolanda,
Yiğitler yarışır, ödül bol olur.
Yiğitler yarışır, ödül bol olur.
Güreş meydanları mahşer yer olur.Ankara, 23 Mart 2010