22 Ocak 2025 Çarşamba

BİZİM HİKÂYEMİZ. (Ülkücüler’e) ; 31 Mart 1989; Abdullah Çağrı ELGÜN

 BİZİM HİKÂYEMİZ. (Ülkücüler’e)  31 Mart 1989

Abdullah Çağrı ELGÜN


Milyonlar karşısında bir avuç Ülkücü genç!

Tanrıdağ, Hiradağı, her aşkı orada seç!

Bir ülkünün peşinde Sırat’ı orada geç!

Dediler: “Türkistan yurt, yine bizim olacak,

Türk yurtları birleşip, vatan Turan olacak!..”

 

Hele biri vardı ki, ön saflarda hep oydu.

Mert, dürüst, yiğitlikte, kendin ön safa koydu.

Sivas denen otağda, bir tek, o Yiğitoydu!..

Adı Muhsin bir yiğit, soyad’: Yazıcıoğlu.

Her ana doğurumaz, böyle aslan bir oğlu.

 

Biz, bu yolda amansız, dolu dizgin koşarken,

Yorgunluk nedir bilmez, Tanrıdağı aşarken,

Yer gök sarsan narayla, ırmak ırmak taşarken,

Andımız var uçmağa, ülkü gerçek olacak.

Uzak yurtlar birleşip, vatan Türk’ün, olacak!..”

 

Bir ihtilâl dalgası, yıl: bin dokuz yüz seksen.

Bakü, ilk konağımız, Hira Dağı özlerken,

Tırpan vurdu ülkümü, biçti göçekler erken …

Hep birlikte and içtik, ülküm, Turan olacak!

Türk yurtları birleşip, vatan bir, tek, olacak!..”

 

Polis, asker bastılar, evleri sabah beşte?

Bağladılar kolları, ters kelepçe, genç yaşta.

Nice aslan tutuldu, henüz yirmili yaşta.

Tarihler: “On İki Eylül, Yıl: Bin Dokuz Seksen!”

Dayan bu işkenceye, yiğit ya da erkeksen!..

 

Gözaltında bekledi, altı yüz elli üç bin…

Fişlenen: Bir milyon ve altı yüz seksen üç bin.

İdam elli, Asker’ yargı: İki yüz otuz bin.

Cevdet, İsmet, Fikri, Cengiz, Muhsin ve Duracık!

Türk yurtları birleşip, bir tek devlet kuracak!..

 

Öldük işkencelerle, yüz yetmiş bir, bir yandan…

Örselenmiş, kan revan, bedenleri o candan.

Üç yüzümüz, tanınmaz ceset, çıktı bu damdan. 

Ali Bülent, Ahmet, Halil, Turan Yurdu, dolacak,

Bu vatan ebedîdir, her dem Türk’te kalacak…

 

Sekizi, sağ görüşlü, elli mahkûmdan biri.

Pehlivanoğlu, derler gözü kara ve iri,

“On İki Eylül” vurmuş, pek yürekli, dipdiri

Mustafa adlı yiğit, Pehlivanca duracak.

Bir ölüp, bin dirilip, vatan Turan olacak…

 

Hepimiz, beyaz bayrak, lekesiz Ülkücüydük,

Dostlara bir sığınak, düşman, korkutucuyduk!..

Ülküsün’ yaşayan, Bozkurt, mert, ürkütücüydük!..

Tahliyeyi reddeden, insanlık övüncüydük!.. 

Gerçek bir idealist, adil bir ülkücüydük.

 

Bir ihtilâl sabahı, uyandık uykulardan,

Memleketin her yanı, askerlerle örülmüş.

Ürküten bir görüntü, sessizlik, kuytulardan.

Ülkücü, kim var ise yataklardan alınmış.

“Niçin sen ülkücüsün?” deyip soru sorulmuş!..

 

Böyle, bir bir evlerden, alınmaya başlandık.

Kodeslere, hücreye yollanarak dışlandık.

Kimimiz semtimizde, mahallede fişlendik.

Cemse arabalarda, istiflenip, işlendik…

Göz bağlı, el kelepçe, tekmelendik, joplandık.

 

Cemsenin sert tahtası, sırtımızda süngüler,

Yumruklandık, tokatla, sağa sola döndüler…

Sert bakışlar, azgın yüz, halimize güldüler

İki büklüm oturduk, sararmış başak gibi

Demir kafeslerde biz, tutsaktık, vaşak gibi…

 

Hayatın kıymeti ne, tek pula satılmıştık!..

Ülkücü idik bizler, kervana katılmıştık!..

Vatan anne uğruna, ölmeğe atılmıştık.

Eğer sevgi, aşk buysa işte bedel dediler.

Bedeni suyu salıp, tuza bulan dediler.


Penisten ceryan yedik, parmaklardan bağlandık,

Ayaklardan asılıp, baş aşağı sallandık.

Bayıldıkça soğuk su, ayıldıkça dağlandık…

Adı: “Rehabilitasyon”, bu tür uygulamanın,

Kan damlayan ayağı, tuzlara bulamanın…

 

Betonlara yüz sürdük, işkenceyle dövüldük.

Kafada üç beş yarık, yüz simsiyah, sövüldük

Kırık diş, çürük yanak, bu testlerle övüldük!..

Biz buna direndikçe, irade ve inançla.

Yan koğuştan, rakip ses: “Dayan kardeş, inançla!..”

 

Aslında, sol görüşlü; yanda koğuşta yatan,

Belli dayanamamış, ben ki çığlıklar atan,

“Dayan kardeş!” Sesiyle ruhuma yardım katan.

Kana kan kavgalıydı, oysa, burada yatan.

Yüreği benim için, insanlık için atan…

 

Her, “Rehabilitasyon”, bizde korkuyu kovdu!..

Bu cesaret testimiz, Ülkücüleri övdü.

Solcular da biz gibi, bu eğitime sövdü…

“Rehabilitasyonda”, defalarca dövüldük! 

Bayıltılıp kaç kere, soğuk suyla ayıldık!..

 

Yirmi altı gün ve gece işkenceyle, bittiler  

Rehabilitasyonla çok bedene yettiler…

Dayanmadı bedenler, kelle düştü yittiler.

Uzuvlar yara, çürük; göz, kulakta yitikler…

Bedenlerde, hiç hal yok, bizler dedik: “Bitikler!..”

 

Doktora çıkarıldık, parmak kırık, yüz kara,

Kafada yirmi sekiz santim, büyük bir yara,

Yarık, yanaklar göçük, kemik çürük ve kara!..

Raporla belgelendi, yazılanlar kayıtta,

Çökük, kavlama bir santim, el bilek, ayakta…

 

Askerî Mahkememiz, bunca şeyi görerek:

Belgeleri, doktorlardan alıp, iz sürerek,

Asık surat, sert bakış ve hoşça sırıtarak:

“Ayaktan tavana asılıp dövülmemiştir.

İşkenceye dair hiçbir iz, görülmemiştir…”

 

Adalet, ulvi kavram, adliye dardır burda!

Yapılanlar, yapanın yanına kârdır burda!

Yedi buçuk yıl hücre, karanlık zindan, nerde?

Anne vatan şerbetin, içip aşkına kandık!..

Aile, devlet, millet, ülkü dedik, biz yandık…

 

Yetiştiğin ocaklar Peygamber’in Ocağı

Ananın ak sütünden beyaz, karın sıcağı…

Sana göğsünü açan, anne vatan kucağı…

“Gel Ülkücüm, gel!” diyor. Vaktini tamamladın.

“Dünya baki!..” diyenler, sözünü yalanladın.      

 

NOT:

1980 Darbesi sonrası; resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi mapusta öldü, 48 kişi (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.

 

24 Ocak 2016 Pazar

"VATAN SAĞOLSUN!..". Abdullah Çağrı ELGÜN

Vatan Sağ olsuN!..
Gökyüzü gürledi, şafak, tan attı.
Bulutlar karardı, kaşların çattı.
Sanki, sağ böğrüme, bir sancı kattı.
Allah’ın Rahmeti üstüne olsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”


Türk anası, nice evlât yetirdi,
İnzibatlar, salacasın getirdi.
Dediler: "Analar evlât yitirdi!"
        Her şey sana helâl, kalan sağ olsun!
          Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”



Dediler: "Zaferin etti Mehmetçik!
Şırnak dağlarına yetti Mehmetçik!
Gabar’da, uçmağa gitti Mehmetçik!.."
Meğerki semâya yıldızlar dolsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”











                            
                   Mâziye sor, ecdâd,  söylesin kimdi?   
    Bir bitmez ufuktum, kürre benimdi.
Alevler tufanlar, şimşekler şimdi,
Ağlayan bulutlar, gözyaşı dolsun!
      Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”



Sakarya üstünde, al taylar gibi.
Dizginler koparmış, al taylar gibi.
Başı göğü yaran, Altaylar gibi.
Bereketler yağsın, kabre nur dolsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”
                            19 Kasım 2008, KAYSERİ





"KOMANDA TÜRK ADINA", Abdullah Çağrı ELGÜN

KOMANDA TÜRK ADINA

Uçan kuş kanadına, komanda Türk adına,
Çaldıran düzlüğüne, Malazgirt’in yadına,  
Savaş oyunlarının, varacağım tadına,
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın mezarını kazarım!..


Zülmde ısrar edersen, hanende gezeceğim.
Kemiklerini kırıp, botumla ezeceğim.
Yakalarsam, ansızın, fiyakan bozacağım.
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!



Satürün, Neptün Merih, kulemdir çıkacağım
Sana göz koyanları yerlere çakacağım
Hain, sinsi göğsünde, gülle patlatacağım
Türk komandosu adım dağa taşa yazarım
Ülkeme göz koyanın mezarını kazarım


Havalar soğuk, ayaz; kar olsa yatacağım.
Ortalığa toz duman, fırtına katacağım!
Davul zurna çaldırıp, alkışlar tutacağım!
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!


Ay yıldızlı bayrak, gökte durdukça,
Mehteran ses verip, kösler vurdukça,
Ay ufukta, güneş, gökte durdukça,
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!

Çadırımız gökyüzü, süngülerle tutarız. 
Güneşi bayrak diye, elimizde tartarız.
Tatmadık esareti, olsa dağlar, yırtarız.
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!
                     20 Kasım 2008, KAYSERi


"TEPER MEHMET DÖNE DÖNE" Abdullah Çağrı ELGÜN

TEPER MEHMET DÖNE DÖNE

Mehmet’im meydan yerinde,
Sarsar yeri döne döne!..
Kalleş, dönek bu kavgadan,
Kaçar elbet, döne döne!..






















Mehmet’e oyundur bunlar.
Bordo bere giyer donlar.
Düşmanın beyninde çanlar,
Çalar Mehmet, döne döne!..


Cûdi, Kandil, Yüksekova,
Getirir Mehmet’i tava!
Mehmet çoktan hazır ava.
Avlar Mehmet, döne döne!..


 
Mehmet dönmez yemininden,
Kimini, içi boş dininden,
Eşkiyaları ininden,
Alır Mehmet döne döne!..



Çağrı der ki: "Ser leşini!
Yaralı bırakma eşini!
Bilmem kaçının dişini,
Söker Mehmet döne döne!.."
            Kayseri, 16 Kasım 2007


"DÜNYA PARMAĞIMLA SIRALANMALI", Abdullah Çağrı ELGÜN

DÜNYA PARMAĞIMLA SIRALANMALI

Hey yiğitler, bugün bir savaş ola!
Seyredenler, gördüğünden zevk ala!
Gafiller bu işe, şaşırıp kala!
Ter boşanıp beden haralanmalı!..


Savaş değil, burda zelzele ola!
Her yanı, bir çığlık velvele ala!
Yer yarılıp, düşman içine dala!
Yiğit kim, dönek kim, aralanmalı!..


Yürekleri, cenk ateşi sarmalı,
Kurşun, çelik yelekleri yarmalı.
Yiğit, en ön safta düşman kırmalı,
Er göğsünde gülle, sıralanmalı!..


Bire bu meydanda bin tufan ola!
Gömleğimiz al kanlar ile dola!
Analar, bacılar saçını yola!
Her yanımız, yara berelenmeli!..


Yiğit, doğan olup, inip varmalı!
Düşmanı velvele, korku sarmalı!
Vurunca pençeyi, göğsü yarmalı!
Düşman, başı dönüp, saralanmalı!..


Bir şahin misâli, kuzgun leşine,
Nice kelleleri alıp, döşüne,
Bir kasırga, tufan; salıp, peşine,
Bir sağa bir sola turalanmalı!..


En kavi sanılan, yere dalmalı.
Kimisin enseden, tutup almalı.
Kimisin, yerden yere çalmalı.
Kimi, dere, bayır körelenmeli!..

Kim, düşmandan böyle günde kaçarsa!
Er içine, korku salıp saçarsa!
Teslim için, beyaz bayrak açarsa!
Korkak, lime lime paralanmalı!..


Böyle savaş, nâmertlere zây ola!
Yiğidin merdine kısrak, tay ola!
Savaş bize, düğün ola, toy ola!
Meydan, sesimizle naralanmalı!..

Şimşekten bir Türk’üm, ateş akarım!
Yıldırımım, kasırgayım, yakarım!
Çağrı’yım ben, bendlerimi yıkarım!
Dünya parmağımla sıralanmalı!...
          25 Ekim 2008, KAYSERİ

"TÜRK’LE OYUN OYNANMAZ ", Abdullah Çağrı ELGÜN

TÜRK’LE OYUN OYNANMAZ      
                        
Sardı savaş benliğim, barışı ne bilecek?
Gönüller huzuradır, gülmeyen yüz, gülecek.
Sana göz koyanları dağlarından silecek.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Kaldır balyoz yumruğun, indir şimdi Türkiye!..





Gönüllüyüm dağında askerlik yapacağım.
Sarp kayadan kayaya atlayıp sapacağım.
Terörist denenleri, pençemle kapacağım.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye
Soysuzlara haddini, bildir şimdi Türkiye


         Biliyoruz, pusuda çok devletler yatıyor.
Onların uzantısı dağlarda fink atıyor.
Siyaseten bazısı, haritalar satıyor.

Türk’le oyun oynanmaz bildir şimdi Türkiye’m!
O densize kimliğin, bildir şimdi Türkiye’m!..






Sana düşmanlık eden, haritana, göz diken,
Burda sana yan bakan, toprağına göz diken,
Yüreğime batmakta, söylenende söz, diken,

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Eşkiyanın havasın indir şimdi Türkiye!..



Şehitlerin Cennet'e yolculu olmakta her gün.
Anaların gözyaşı,  göle dönmekte her gün.
Kardeş kardeşi vurdu, günah olmakta her gün.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Anaların gözyaşın, dindir şimdi Türkiye!..





Cûdi, Kabar, Şemdinli, Hakkari, Yüksekova! 

Kandil Dağları olsun, isterim bana yuva! 

Parçalarım terörist, gözünü oya oya!

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Teröristi dağlardan, indir şimdi Türkiye!..
 

Sarp kayalar evimdir, bahçesinde gezerim!
Karlı dağlar mekanım, orda mezar kazarım!
Halkıma dokunanın derisini yüzerim!..

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Halkımın sızısını, dindir şimdi Türkiye!..

Bu vatana bin defa, kurban bir Türk olmaktır!
Ay yıldızlı bayrağı taşıyan Türk olmaktır! 
Öğüncüm Türk doğmaktır, Türk oğlu Türk olmaktır!

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye
Türk’ün balyoz yumruğun, indir şimdi Türkiye
20 Ekim2008, KAYSERi