24 Ocak 2016 Pazar

"VATAN SAĞOLSUN!..". Abdullah Çağrı ELGÜN

Vatan Sağ olsuN!..
Gökyüzü gürledi, şafak, tan attı.
Bulutlar karardı, kaşların çattı.
Sanki, sağ böğrüme, bir sancı kattı.
Allah’ın Rahmeti üstüne olsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”


Türk anası, nice evlât yetirdi,
İnzibatlar, salacasın getirdi.
Dediler: "Analar evlât yitirdi!"
        Her şey sana helâl, kalan sağ olsun!
          Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”



Dediler: "Zaferin etti Mehmetçik!
Şırnak dağlarına yetti Mehmetçik!
Gabar’da, uçmağa gitti Mehmetçik!.."
Meğerki semâya yıldızlar dolsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”











                            
                   Mâziye sor, ecdâd,  söylesin kimdi?   
    Bir bitmez ufuktum, kürre benimdi.
Alevler tufanlar, şimşekler şimdi,
Ağlayan bulutlar, gözyaşı dolsun!
      Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”



Sakarya üstünde, al taylar gibi.
Dizginler koparmış, al taylar gibi.
Başı göğü yaran, Altaylar gibi.
Bereketler yağsın, kabre nur dolsun!
Tek ağızdan dedik: “Vatan sağ olsun!..”
                            19 Kasım 2008, KAYSERİ





"KOMANDA TÜRK ADINA", Abdullah Çağrı ELGÜN

KOMANDA TÜRK ADINA

Uçan kuş kanadına, komanda Türk adına,
Çaldıran düzlüğüne, Malazgirt’in yadına,  
Savaş oyunlarının, varacağım tadına,
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın mezarını kazarım!..


Zülmde ısrar edersen, hanende gezeceğim.
Kemiklerini kırıp, botumla ezeceğim.
Yakalarsam, ansızın, fiyakan bozacağım.
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!



Satürün, Neptün Merih, kulemdir çıkacağım
Sana göz koyanları yerlere çakacağım
Hain, sinsi göğsünde, gülle patlatacağım
Türk komandosu adım dağa taşa yazarım
Ülkeme göz koyanın mezarını kazarım


Havalar soğuk, ayaz; kar olsa yatacağım.
Ortalığa toz duman, fırtına katacağım!
Davul zurna çaldırıp, alkışlar tutacağım!
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!


Ay yıldızlı bayrak, gökte durdukça,
Mehteran ses verip, kösler vurdukça,
Ay ufukta, güneş, gökte durdukça,
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!

Çadırımız gökyüzü, süngülerle tutarız. 
Güneşi bayrak diye, elimizde tartarız.
Tatmadık esareti, olsa dağlar, yırtarız.
Türk komandosu adım, dağa taşa yazarım!
Ülkeme göz koyanın, mezarını kazarım!
                     20 Kasım 2008, KAYSERi


"TEPER MEHMET DÖNE DÖNE" Abdullah Çağrı ELGÜN

TEPER MEHMET DÖNE DÖNE

Mehmet’im meydan yerinde,
Sarsar yeri döne döne!..
Kalleş, dönek bu kavgadan,
Kaçar elbet, döne döne!..






















Mehmet’e oyundur bunlar.
Bordo bere giyer donlar.
Düşmanın beyninde çanlar,
Çalar Mehmet, döne döne!..


Cûdi, Kandil, Yüksekova,
Getirir Mehmet’i tava!
Mehmet çoktan hazır ava.
Avlar Mehmet, döne döne!..


 
Mehmet dönmez yemininden,
Kimini, içi boş dininden,
Eşkiyaları ininden,
Alır Mehmet döne döne!..



Çağrı der ki: "Ser leşini!
Yaralı bırakma eşini!
Bilmem kaçının dişini,
Söker Mehmet döne döne!.."
            Kayseri, 16 Kasım 2007


"DÜNYA PARMAĞIMLA SIRALANMALI", Abdullah Çağrı ELGÜN

DÜNYA PARMAĞIMLA SIRALANMALI

Hey yiğitler, bugün bir savaş ola!
Seyredenler, gördüğünden zevk ala!
Gafiller bu işe, şaşırıp kala!
Ter boşanıp beden haralanmalı!..


Savaş değil, burda zelzele ola!
Her yanı, bir çığlık velvele ala!
Yer yarılıp, düşman içine dala!
Yiğit kim, dönek kim, aralanmalı!..


Yürekleri, cenk ateşi sarmalı,
Kurşun, çelik yelekleri yarmalı.
Yiğit, en ön safta düşman kırmalı,
Er göğsünde gülle, sıralanmalı!..


Bire bu meydanda bin tufan ola!
Gömleğimiz al kanlar ile dola!
Analar, bacılar saçını yola!
Her yanımız, yara berelenmeli!..


Yiğit, doğan olup, inip varmalı!
Düşmanı velvele, korku sarmalı!
Vurunca pençeyi, göğsü yarmalı!
Düşman, başı dönüp, saralanmalı!..


Bir şahin misâli, kuzgun leşine,
Nice kelleleri alıp, döşüne,
Bir kasırga, tufan; salıp, peşine,
Bir sağa bir sola turalanmalı!..


En kavi sanılan, yere dalmalı.
Kimisin enseden, tutup almalı.
Kimisin, yerden yere çalmalı.
Kimi, dere, bayır körelenmeli!..

Kim, düşmandan böyle günde kaçarsa!
Er içine, korku salıp saçarsa!
Teslim için, beyaz bayrak açarsa!
Korkak, lime lime paralanmalı!..


Böyle savaş, nâmertlere zây ola!
Yiğidin merdine kısrak, tay ola!
Savaş bize, düğün ola, toy ola!
Meydan, sesimizle naralanmalı!..

Şimşekten bir Türk’üm, ateş akarım!
Yıldırımım, kasırgayım, yakarım!
Çağrı’yım ben, bendlerimi yıkarım!
Dünya parmağımla sıralanmalı!...
          25 Ekim 2008, KAYSERİ

"TÜRK’LE OYUN OYNANMAZ ", Abdullah Çağrı ELGÜN

TÜRK’LE OYUN OYNANMAZ      
                        
Sardı savaş benliğim, barışı ne bilecek?
Gönüller huzuradır, gülmeyen yüz, gülecek.
Sana göz koyanları dağlarından silecek.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Kaldır balyoz yumruğun, indir şimdi Türkiye!..





Gönüllüyüm dağında askerlik yapacağım.
Sarp kayadan kayaya atlayıp sapacağım.
Terörist denenleri, pençemle kapacağım.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye
Soysuzlara haddini, bildir şimdi Türkiye


         Biliyoruz, pusuda çok devletler yatıyor.
Onların uzantısı dağlarda fink atıyor.
Siyaseten bazısı, haritalar satıyor.

Türk’le oyun oynanmaz bildir şimdi Türkiye’m!
O densize kimliğin, bildir şimdi Türkiye’m!..






Sana düşmanlık eden, haritana, göz diken,
Burda sana yan bakan, toprağına göz diken,
Yüreğime batmakta, söylenende söz, diken,

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Eşkiyanın havasın indir şimdi Türkiye!..



Şehitlerin Cennet'e yolculu olmakta her gün.
Anaların gözyaşı,  göle dönmekte her gün.
Kardeş kardeşi vurdu, günah olmakta her gün.

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Anaların gözyaşın, dindir şimdi Türkiye!..





Cûdi, Kabar, Şemdinli, Hakkari, Yüksekova! 

Kandil Dağları olsun, isterim bana yuva! 

Parçalarım terörist, gözünü oya oya!

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Teröristi dağlardan, indir şimdi Türkiye!..
 

Sarp kayalar evimdir, bahçesinde gezerim!
Karlı dağlar mekanım, orda mezar kazarım!
Halkıma dokunanın derisini yüzerim!..

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye!
Halkımın sızısını, dindir şimdi Türkiye!..

Bu vatana bin defa, kurban bir Türk olmaktır!
Ay yıldızlı bayrağı taşıyan Türk olmaktır! 
Öğüncüm Türk doğmaktır, Türk oğlu Türk olmaktır!

Türk’le oyun oynanmaz; bildir şimdi Türkiye
Türk’ün balyoz yumruğun, indir şimdi Türkiye
20 Ekim2008, KAYSERi

"NAVRUZ BÖYLE KUTLANIR", Abdullah Çağrı ELGÜN

NAVRUZ BÖYLE KUTLANIR

Cirit oyununda değnek katlayıp,
Atı tımar edip, ağzın tatlayıp,
Al, doru tay, ak kısrağa atlayıp,
Öbek öbek, çadırlarda yurtlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.





Körüklerle Demir Dağ’ı yakarız,
Navruz ateşini seyre çıkarız,
Nehir nehir, ırmak ırmak akarız, 
Vadilerde öbek öbek yurtlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.


Kazan kazan et kaynatıp aş ile,
Sofra sofra keklik, kımız, kuş ile,
Seğmen, Efe, Kılıç Kalkan, baş ile,
Halay kurup, horan tepip, atlanır.  
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.

Kar kütüğü, Navruz gülü, bahardır.
Yirmi bir mart kışı, büyülü yârdır.
Bundan gayrı mevsim sonu bahardır.
Atlar tımar olur, kuzu etlenir.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.


Doksan dokuz davul, zurna vurulur, 
Toy toylanır, sığır, şölen kurulur,
El ele, kol kola, oyna durulur, 
Çimenden çimene koşup atlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.

Şiir diyen, kopuz çalıp gelen var.
Zurna ile yeri, göğü delen var,
El şaklatıp türkü deyip gülen var,
Kılıç Kalkan hop hop sekip atlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.


Kopuzumuz telleriyle çığırır
Ozanlar seslenir, öter, bağırır
Davul zurna konukları çağırır.
Oyun içre, sağa sola zıplanır
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.


Ağaçlar, çiçekte, güller çiçekte,
Bahar gelir neşe olur böçekte,
Kar altından çıkan Navruz çiçekte,
Yüz bin çifte körük kurup katlanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.

Navruz, ateşinde bir bir el tutup,
Paltoyu çıkartıp, çeketi atıp,
Halay çekip çimenlikte az yatıp,
Neşe dolup, kahkahayla hoplanır.
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
 
Kısrak sütü, ak kımızın gölünden,
Al doru kısrakla, yılkı dölünden,
Sarıgöl, Siyenpi Hazar gölünden,
Kor, alev üstünden uçup, atlanır
İşte bizde Navruz, böyle kutlanır.
                                        Ankara, 21 Mart 2010

"NAVRUZ", Abdullah Çağrı ELGÜN


NAVRUZ 
Navruz: Sabah ezanıyla, azık terkleyip,
Navruz: Çadırlarda, konuk bekleyip,
Navruz: Katarlara, sıylık yükleyip,
Yufkaları, büküp büküp atmaktır.
Aş yenende, lokma lokma yutmaktır.   



       Navruz: Düzde, öbek öbek dizilip,
         Navruz: Çimde, kuğu gibi süzülüp,           Navruz: Günde, halı kilim yazılıp,
        Kımız içip, aşla, damağ tadmaktır.
         Az doyanda çıkıp, peydah atmaktır.



Navruz: Kazan kazan, etler kaynatıp,
Navruz: Ak Tulpar’ı, çimde oynatıp,
Navruz: Ciritlerde, değneği atıp,
Hasma yakın varıp, pekçe vurmaktır.
Yarışlarda, baş sırada durmaktır.



Navruz: Tanrı Dağ’ı, Kaf Dağları’ndan,
Navruz: Bilge Bozkurt ilk çağlarından,
Navruz: DemirKayalıklar,Ergenekon’dan,
Körüklerle, dağ eritip aşmaktır.
Otağ kurup, şor söyleyip taşmaktır.


Navruz: Hazar, Aral, Tanrı Dağları,
Navruz: Kızıl, Kara, Ak Otağları,
Navruz: Ergenekon denen dağları, 
Delip geçip, rüyalarda akmaktır.
Örs, çekiçle demir dövüp bakmaktır.













          Navruz: Hazar, Baykal, Aral Denizi,
          Navruz: Bozkurtlar’ın sürdüğü izi,
          Navruz: Balçık, Ege, Kara, Denizi, 
         At üstünde, ordularla geçmektir.
          Orhun, İdil, Selenga’dan içmektir.
                           Kayseri, 19 Mart 2007