Abdullah
Çağrı ELGÜN
Milyonlar
karşısında bir avuç Ülkücü genç!
Tanrıdağ,
Hiradağı, her aşkı orada seç!
Bir
ülkünün peşinde Sırat’ı orada geç!
Dediler:
“Türkistan yurt, yine bizim olacak,
Türk yurtları birleşip, vatan Turan
olacak!..”
Hele
biri vardı ki, ön saflarda hep oydu.
Mert,
dürüst, yiğitlikte, kendin ön safa koydu.
Sivas
denen otağda, bir tek, o Yiğitoydu!..
Adı
Muhsin bir yiğit, soyad’: Yazıcıoğlu.
Her
ana doğurumaz, böyle aslan bir oğlu.
Biz,
bu yolda amansız, dolu dizgin koşarken,
Yorgunluk
nedir bilmez, Tanrıdağı aşarken,
Yer
gök sarsan narayla, ırmak ırmak taşarken,
Andımız
var uçmağa, ülkü gerçek olacak.
Uzak
yurtlar birleşip, vatan Türk’ün, olacak!..”
Bir
ihtilâl dalgası, yıl: bin dokuz yüz seksen.
Bakü, ilk
konağımız, Hira Dağı özlerken,
Tırpan
vurdu ülkümü, biçti göçekler erken …
Hep
birlikte and içtik, ülküm, Turan olacak!
Türk yurtları birleşip, vatan bir, tek, olacak!..”
Polis,
asker bastılar, evleri sabah beşte?
Bağladılar
kolları, ters kelepçe, genç yaşta.
Nice
aslan tutuldu, henüz yirmili yaşta.
Tarihler:
“On İki Eylül, Yıl: Bin Dokuz Seksen!”
Dayan
bu işkenceye, yiğit ya da erkeksen!..
Gözaltında
bekledi, altı yüz elli üç bin…
Fişlenen:
Bir milyon ve altı yüz seksen üç bin.
İdam
elli, Asker’ yargı: İki yüz otuz bin.
Cevdet,
İsmet, Fikri, Cengiz, Muhsin ve Duracık!
Türk
yurtları birleşip, bir tek devlet kuracak!..
Öldük
işkencelerle, yüz yetmiş bir, bir yandan…
Örselenmiş,
kan revan, bedenleri o candan.
Üç
yüzümüz, tanınmaz ceset, çıktı bu damdan.
Ali
Bülent, Ahmet, Halil, Turan Yurdu, dolacak,
Bu vatan ebedîdir, her dem Türk’te kalacak…
Sekizi,
sağ görüşlü, elli mahkûmdan biri.
Pehlivanoğlu,
derler gözü kara ve iri,
“On
İki Eylül” vurmuş, pek yürekli, dipdiri
Mustafa
adlı yiğit, Pehlivanca duracak.
Bir
ölüp, bin dirilip, vatan Turan olacak…
Hepimiz,
beyaz bayrak, lekesiz Ülkücüydük,
Dostlara
bir sığınak, düşman, korkutucuyduk!..
Ülküsün’
yaşayan,
Bozkurt, mert, ürkütücüydük!..
Tahliyeyi
reddeden, insanlık övüncüydük!..
Gerçek
bir idealist, adil bir ülkücüydük.
Bir
ihtilâl sabahı, uyandık uykulardan,
Memleketin
her yanı, askerlerle örülmüş.
Ürküten
bir görüntü, sessizlik, kuytulardan.
Ülkücü,
kim var ise yataklardan alınmış.
“Niçin
sen ülkücüsün?” deyip soru sorulmuş!..
Böyle,
bir bir evlerden, alınmaya başlandık.
Kodeslere,
hücreye yollanarak dışlandık.
Kimimiz
semtimizde, mahallede fişlendik.
Cemse
arabalarda, istiflenip, işlendik…
Göz
bağlı, el kelepçe, tekmelendik, joplandık.
Cemsenin
sert tahtası, sırtımızda süngüler,
Yumruklandık,
tokatla, sağa sola döndüler…
Sert
bakışlar, azgın yüz, halimize güldüler
İki
büklüm oturduk, sararmış başak gibi
Demir
kafeslerde biz, tutsaktık, vaşak gibi…
Hayatın
kıymeti ne, tek pula satılmıştık!..
Ülkücü
idik bizler, kervana katılmıştık!..
Vatan
anne uğruna, ölmeğe atılmıştık.
Eğer
sevgi, aşk buysa işte bedel dediler.
Bedeni
suyu salıp, tuza bulan dediler.
Penisten
ceryan yedik, parmaklardan bağlandık,
Ayaklardan
asılıp, baş aşağı sallandık.
Bayıldıkça
soğuk su, ayıldıkça dağlandık…
Adı:
“Rehabilitasyon”, bu tür uygulamanın,
Kan damlayan ayağı, tuzlara bulamanın…
Betonlara
yüz sürdük, işkenceyle dövüldük.
Kafada
üç beş yarık, yüz simsiyah, sövüldük
Kırık
diş, çürük yanak, bu testlerle övüldük!..
Biz
buna direndikçe, irade ve inançla.
Yan
koğuştan, rakip ses: “Dayan kardeş, inançla!..”
Aslında,
sol görüşlü; yanda koğuşta yatan,
Belli
dayanamamış, ben ki çığlıklar atan,
“Dayan
kardeş!” Sesiyle ruhuma yardım katan.
Kana
kan kavgalıydı, oysa, burada yatan.
Yüreği
benim için, insanlık için atan…
Her,
“Rehabilitasyon”, bizde korkuyu kovdu!..
Bu
cesaret testimiz, Ülkücüleri övdü.
Solcular
da biz gibi, bu eğitime sövdü…
“Rehabilitasyonda”,
defalarca dövüldük!
Bayıltılıp
kaç kere, soğuk suyla ayıldık!..
Yirmi
altı gün ve gece işkenceyle, bittiler
Rehabilitasyonla
çok bedene yettiler…
Dayanmadı
bedenler, kelle düştü yittiler.
Uzuvlar
yara, çürük; göz, kulakta yitikler…
Bedenlerde,
hiç hal yok, bizler dedik: “Bitikler!..”
Doktora
çıkarıldık, parmak kırık, yüz kara,
Kafada
yirmi sekiz santim, büyük bir yara,
Yarık,
yanaklar göçük, kemik çürük ve kara!..
Raporla
belgelendi, yazılanlar kayıtta,
Çökük,
kavlama bir santim, el bilek, ayakta…
Askerî
Mahkememiz, bunca şeyi görerek:
Belgeleri,
doktorlardan alıp, iz sürerek,
Asık
surat, sert bakış ve hoşça sırıtarak:
“Ayaktan
tavana asılıp dövülmemiştir.
İşkenceye
dair hiçbir iz, görülmemiştir…”
Adalet,
ulvi kavram, adliye dardır burda!
Yapılanlar,
yapanın yanına kârdır burda!
Yedi
buçuk yıl hücre, karanlık zindan, nerde?
Anne
vatan şerbetin, içip aşkına kandık!..
Aile,
devlet, millet, ülkü dedik, biz yandık…
Yetiştiğin
ocaklar Peygamber’in Ocağı
Ananın
ak sütünden beyaz, karın sıcağı…
Sana
göğsünü açan, anne vatan kucağı…
“Gel
Ülkücüm, gel!” diyor. Vaktini tamamladın.
“Dünya
baki!..” diyenler, sözünü yalanladın.
NOT:
1980 Darbesi sonrası;
resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî
mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere
yaklaşık 300 kişi mapusta öldü, 48 kişi (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı)
idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.