1 Nisan 2015 Çarşamba

ANKARA ŞİİRLERİ (2), ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN

ANKARA ŞİİRLERİ (2), 
ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN

ANKARA KUCAKLA,   

Sevdiğini taştan taşa çalan yar.
Sen bana, gönlümden git mi diyorsun?
Şu gönlüme, yatak serip, kalan yâr,
Ankara, git karşımdan, yit, mi diyorsun?

Bütün dertlerimden sıyrıldım, boşum,
Ankara, mutluyum, Ankara hoşum.
Ankara yanında, her gün bir hoşum.
Ankara elimden, tut mu diyorsun?

Seni görmediğim, güne yanarım.
Hayalin, görüntün, gölgen ararım.
Sensiz gecelerde, korum, yanarım,
Ankara, yan sevdama yet mi diyorsun?

Ellerimden tutup,  sarıl belime.
Değsin dudaklarım, saçın telime.
Dilinden dökülsün, hoşça kelime,
Ankara, öylece yat mı diyorsun?

Her gece rüyada, gördüğüm sensin,
Dizimde saçların, ördüğüm sensin,
Öpüp kokladığım, sardığım sensin
Ankara, kolumda, yat mı diyorsun? // 9 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA GELİYORUM

Özlüyor, arıyorum, gönlüm sensiz, Ankara
Gönül yuvam dağıldı, öksüz, yetim Ankara
Küs değildik, ne dargın, neden gittin Ankara?
Gözden gönülden uçtun, benden kaçtın Ankara

Gel de bitir sancımı, kolların boynuma at,
Ser saçların bağrıma, gam keder sitresim at.
Al elim ellerine, sevgi, sevinç, neşe kat.
Huzur doldur gönlüme, rüyalara, rüya kat.

Sensin benim sevdiğim, sen dünyada neşemsin,
Sen içtiğim ilacım, sen şurubum, şişemsin
Baş,koyduğum yastığım, sen evimde köşemsin.
Kösemsin, Hasekimsin, sen Ankara’m Paşamsın.

Şimdi Mecnûn misâli, çöllerde kalıyorum.
Sensiz  Ferhat olmuşum, Ankara yanıyorum.
Sensiz de seninleyim, hasrete kalıyorum.
Çağrı’yı sana çağır, Ankara geliyorum. // 10 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA BENİ ALDIN,

Ankara, beni aldın,
Ününü kötü saldın.
Bir daha sana dönmem.
Beni derde sen saldın.

Söz, sohbetin hoş; ama
Gitmez artık hoşuma,
Neler geldi başıma,
Kalbimi söküp aldın.

Günleri geçe geçe,
Geldik, sonunda hiçe,
İçinde beni seçe,
Kalbimi, söküp çaldın.

Yandı, yüreğim yandı,
Aman sözlere kandı,
Beni, sevgili sandı
Ankara, yine yandın

Çağrı sonuna geldi,
Çabaladı, çok yeldi.
Bu aşk, bağrını deldi.
Ankara, yalnız kaldın. // 11 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA DERT YANDI

Ben Çağrı’yım, gözyaşlarım sel gibi.
Garip kaldım, vatanımda el gibi.
Kırdılar kanadım, kolum, dal gibi.
Çağrıyım, çağlayıp, coşkun akarım.
Vatanımda öksüz, yetim bakarım.

Gidip geldim, çok mesafede yeldim.
Çok toprak çiğnedim, dağları deldim.
Bir oyun sonunda, Başkent’e geldim.
Sene geldi geçti,bana yel gibi.
Vatanım Ankara, bana el gibi.

Ümitsiz olmadım, Allah Kerim’dir.
Akıl-mantık-şuur-vicdan serimdir.
Geleceğim, elbet, o yer benimdir.
İnanan gönlünde ümit bir kuştur.
Ankara, hem iniş hem de yokuştur.

Çağrı’yım, sözümü doğru söylerim.
Bakarım  bakarım, nazar eylerim.
Ankara gurbettir, sıla söylerim?
Ankara’ya ben, gönlümü bağladım
Ankara, dert yandı ben de ağladım. // 12 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKAR GEL!     

Arılar petekte, bala durdu gel!
Dallarda çiçekler, meyve oldu gel !..
Ömrümüz, boş yere geçip gitmeden,
Yetişir Ankara, çilem doldu gel!..
Azrail, kapıma bekçi durdu gel!

Arılar, dallarda oğul veriyor.
Bahar çiçeklerin, kıra seriyor.
Ömrümüz, buz gibi, kayıp gitmeden.
Ankara, bu şehir beni vurdu gel!
Azrail, kapıma bekçi durdu gel!

Gölgeler kayboldu, gece oldu gel!
Dertlerim, bir uzun, hece oldu gel!
Bir kalp sektesiyle, yere düşmeden,
Ankara, zifiri gece oldu gel!
Azrail, kapıma bekçi durdu gel!

Ankara, her gece, beni soruyor,
Ayrılık, bana çok, acı veriyor,
Sayılı ömrümüz, bitip yetmeden,
Saçlara, güneşin şavkı vurdu gel!
Azrail, kapıma bekçi durdu gel!, //13 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA’DAN GELDİM 

Ankara’dan geldim, yüküm var benim.
Çok şelek yükledim, sekim dar benim.
Avcı avın arar, tenhada bulur
Hedefe kilitli, okum var benim…

Var ha var, vara vara var, tezce var!..
Koş yârin yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya koştur, yeldir sen de var.

Yâr uzakta, kucaklayıp saramam.
Gurbet elde yalnız kaldım, duramam.
Bu aşk üzre dedikodu kuramam.
Şu garip gönlüme kilit vuramam,

Var ha var, vara vara var, tezce var!..
Koş yârin yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya koştur, yeldir sen de var.

Ankara havası, kirli durulmaz,
Kızları naz yapar, sana sarılmaz.
Makam  mevki, iş güç, hayal kuranlar
Ankara’ya eller bomboş varılmaz…

Var ha var, vara vara var, tezce var!..
Koş yârin yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya koştur, yeldir sen de var. // 13 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA GİTMEDEN

Vara vara vardım, çimenlik çayır,
Kadir Mevlâm yetiş, sen beni kayır,
Çıkarım çıkarım, tükenmez bayır.
Bayırın  başında duran yâr benin.

Aman gel, yetiş gel, aman aman gel!
Gele gele gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara gitmeden yetiş sen de gel

Ankara’ya baktım kendi bir içim.
Ankara kalesi, hep biçim biçim.
Yedi tepe Ankara’da bir seçim.
Tepeler üstünde yârim var benim.

Aman gel, yetiş gel, aman aman gel
Gele gele gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara gitmeden, yetiş sen de gel!..

Felek kötü çarptı, badeden  içtim.
Oturup ağladım, kendimden geçtim.
Nice zaman yeldim, hep zoru seçtim.
Nice zorlu âfet ,yârim var benim

Aman gel, yetiş gel, aman aman gel
Gele gele gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara gitmeden, yetiş sen de gel!.. // 14 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA SEVDASI

Ankara yine senin bağrında sabahladım.
Anıtkabir taş duvar, taş saydım hesapladım.
Bu aşk bana çok büyük, sevdası dayanılmaz
Bu onulmaz yaraya, hançer vurup sapladım.

Eriyor, bitiyorum, her gün komalardayım,
Benim sevdam Ankara; serseri, hovardayım.

Arkasından koştukça cilve eder, naz eder.
Kirpikleri ok olur, kalbe saplar, az eder.
Sevdası dayanılmaz Ankara huysuz kadın
Bir yan bakış, bir edan, bana kışı yaz eder.

Eriyor, bitiyorum, her gün komalardayım,
Benim sevdam Ankara, serseri hovardayım. (14 Ocak 2013, Ankara/Çankaya)


SEVDİĞİM ANKARA’NIN

Saçları salkım salkım, altından hızması var.
Baktıkça, kaş indirir, yüzünde kızması var.
Sevdiğim Ankara’nın, al yeşil yazması var.
Hey, Ankara Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara, benim yarim, hırsız kalbimi çaldın.

Ankara’yı görürüm, her gün selam veriririm,
Kızılay, Kumrular’da, Adem Yavuz yürürüm
Varıp yüzüm sürerek gam yükünü kürürüm
Hey, Ankara Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara, benim yarim, hırsız kalbimi çaldın

Seneler senle geçse, gönül yılları biçse
Dudaklar senle dolup, kadehte seni içse
Ömrümüz uzayarak zaman çabucak geçse
Hey, Ankara Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara, benim yarim, hırsız kalbimi çaldın // 15 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA’YI, ALANIN

Hey Ankara Ankara, hey Ankara Ankara.
Otur da zülfüntara, otur da zülfün tara.
Yâr giymiş kızıl gömlek, yâr giymiş kızıl gömlek.
Bağrımda açar yara bağrımda açar yara

Kara kız kara oğlan, kara kız kara oğlan
Gel Ankara’yı dolan, gel Ankara’yı dolan

Kaşı gözü “gel!” eder, kaşı gözü “gel!” eder,
Yaklaşsam inkâr eder, yaklaşsam inkâr eder
Böyle yâri olanın, böyle yâri olanın,
Sarılsa aklı gider. sarılsa aklı gider.

Sarı kız sarı oğlan, sarı kız sarı oğlan,
Gel Ankara’yı dolan,gel Ankara’yı dolan

Dam yaptım harcı olsun,dam yaptım harcı olsun
Yâr tüccar, kârcı olsun, yâr tüccar, kârcı olsun
Ankara’yı alanın, Ankara’yı alanın
Tirilyon borcu olsun, tirilyon borcu olsun

Beyaz kız beyaz oğlan, beyaz kız beyaz oğlan
Gel Ankara’yı dolan, gel Ankara’yı dolan // 16 Ocak 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA DÜNDEN RAZI

Yâr etme etme nazı,
Öp sarıl sarıl bazı
Başkent güzel, hoş kızdır.
Ankara dünden razı.

Helâl süt has mayalım,
Oyuna doymayalım,
Sen oarada ben burda
Vuslatta aymayalım

Ergen kız, olgun oğlan
Halay tut, başa bağlan,
“Maşallah!” desin görenler!.
Yan, yıkıl narda dağlan.

Halayda baş çekenler,
El vurup diz çökenler,
Bir boğayı devirir.
Beş yufkayı bükenler

Ankara şehir, baskent,
Bahçeli, cadde Taşkent,
Ankara kıskanç, durmaz
İstanbul olur başkent // 12 Mart 2012, Ankara/Çankaya


SIRDIR ANKARA

Her güzel çiçekte bal var sanarsın
Ateşe atılır, korda yanarsın.
Herkesi sen, kendin gibi sanarsın.
İnsan yalan, zaman kötü, Ankara
İçi başka dışı başka, kapkara

Yedi yılda yedilere karıştım.
Kendi dünyam ile kendim barıştım.
Rabsal, Ruhsal, Ulularla yarıştım
Son kapıdan Resül gelir Ankara
Yedi Işık evren, bana kapkara

Alfa’dan girerek Ram’da göründüm,
Varlık boyutunda, durdum büründüm
Omega’dan çıktım Hak’ta göründüm
Yedi Işık Evren, sırdır Ankara
Birleşik İnsanlık, Bir’dir Ankara

Sessizlikler durgunluklar diyarı,
Burda Varlık, Allah, bizlerin yari,
Alfa, Omega’dan aldım ayarı
Yedi Suptil Beden dardır, Ankara
Hayat, Heplik, Hiçlik vardır Ankara // 14 Mart 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA’da VEKİLLER      

Çankaya’dan seyrettim, yıldızlar Ankara’da
Ankara yıldızlarda, yıldızlar Ankara’da
Yıldızlar küme küme, küme küme yıldızlar;
Ankara gök yüzünde, gökyüzü Ankara’da

İnen çıkan, çıkan inen yol vardır karışır
Yıldızlar birçok renkten, yıldızlarla barışır,
Memleket düşüncesi, her beyinde Ankara
Mecliste çok fikirler, söz kürsüde yarışır

Meclis yokuş, Meclis dağ, Meclis zirvede,
Bazıları kürsüden nice potlar kırmada
Çıkan yorgun inen bitkin, bekleyen kızgın,
Meclisin vekilleri koşturma, yorulmada

Memleket evlatları, gece gündüz demeden,
Çalışıp didiniyor, aş ekmeği yemeden,
Her bir ilden, yarışır Meclisin yıldızları
Aç yatıp, tok kalkarlar, bana mısın demeden

Hey, çalışkan vekiller, gökte yıldız, ay mısın?
Soylu tulpar yurdunda kısrak mısın tay mısın?
Ne var ne yok vererek, kendini adamışlar
Halka hizmet yarışı, kirişteki yay mısın?

Ankara bir yarıştır, küskünleri barıştır.
Harman eyle çokluğu, birbirine karıştır.
İri ol ve diri ol; dirlik düzenlik olsun
Sentezleyip halkını, hedeflerde yarıştır. // 16 Mart 2013, Ankara/Çankaya


ZIYAGÖKÂLP CADDESI  

Ziyagökalp Caddesi, Kurtuluş’a yol gider,
Kurtuluş Parkı’ndan çeşit çeşit kol gider.

Köşede görkemli ikiz Hilton durmada,
Yollarda arabalar, kornasını vurmada

El ele kol kala aşıklar, yanımdan geçiyor,
Güneş inmiş aşağı, Parkın sarhoşları içiyor

Fidanlık Mahallesi, hünerciler yatağı,
Biracı, tinerciler, bilmem neci batağı.

Tenha ıssız mekanlar, sokak köpeği ulur,
Arayan Mevlâsını ya da belâsın bulur.

Çankaya semtin adı hiç kimse el atmamış.
Değişen iktidarlar, semte neşe katmamış.

Açık gizli fuhuşlar, parklarda buluşmalar.
Derin izler bıraktı yürürken gülüşmeler.

Binalarda evler var, Rus kızları çalışır,
Çok yakındaki yurtlar, bu hizmete alışır.

Gariplik Fidanlığa, pek çökmüş görülmeli
Bu durum hiç hoş değil, defteri dürülmeli

Ankara başkent adı, kalmalı yadda tadı.
Her kim çözdü bu işi, kalır âlemde adı.

Çağrı çok söz  ne ola, her işi tatlı kıla.
Sen söyledin duyurdun, biter İnşallah yıla… // 4.4.2013,  Ankara/Çankaya


ANKARA MISIN? 

Vara vara varıp kapısın vurdum,
Yılanlı tokmağı görünce durdum.
Çifte beliklerin cemalin gördüm.
Oy salınıp duran Ankara mısın?
Bana düzen kuran can kara mısın?

Salkım salkım üzümlerin karası,
Bende çiçek açtı gönül yarası.
Sen kimin yarisin ya Ankara’sı?..
Aşka tuzak kuran Ankara mısın?
Salkım söğüt duran can kara mısın?..

Kızılca’mam, Ayaş dolandım durdum
Çamlık tepesinde seyire durdum.
Beypazarı derler hayaller kurdum
Yâr ibrişim saçlı Ankara mısın?
Yüzü gözü gülen can kara mısın?

Dolaştım dolaştım yedim simidi,
Kız sizde meşhurdur tamtak tiridi.
Benim yârim Ankara’da bir idi
Selvi boylu poslu, Ankara mısın?
Gözünde yaş, puslu can kara mısın? // 5.4.2013, Ankara/Çankaya


ANKARA’YA SİTEM

Ankara’ya gelen giden tuş olur,
Geçer zaman, gayretlerin hoş olur.
Ömür geçer, çekilenler düş olur.
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!..

Bir gün benden sorgu sual olursa?!..
Ankara yıkıldım bilgin olursa,
Merkep arkasında dolaştırıldım
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!..

Âlimleri, cahillere boğdurdun,
İlim divanında, cehle kovdurdun.
Üstad âllameyi hiçe dövdürdün
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!..

Yedi yıl süründüm bir “Ah!” demedim
Lüks lokantalarda yemek yemedim
Halime şükrettim gayrı komadım.
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!..

Göğün yüzü dürüm dürüm dürülür,
Semalar açılır divan kurulur.
Ankara yaptığın orda sorulur
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!..

Çağrı kulum, yeter, sızlanıp durma!
Beni de kalbimden çekip de vurma.
Bildim, yalan dünya, haksıza sorma.
Kul hakkıdır helâl ettim, olursa!.. //  4.4.2013, Ankara/Çankaya


ANKARA SEVİN, HOPLA!

Elmalar dalda kaldı,
Ankara aklım aldı.,
Elmaların en alın
Alıp başıma çaldı.
Topla elmayı topla
Ankara sevin, hopla

Elmalar aşım olur,
Ankara eşim olur
Güz mevsimi geçiyor,
İnşallah dişim olur…
Topla elmayı topla
Ankara sevin, hopla

Al alması alması,
Ankara’nın dolması
Ankara’m heber geldi
Nikahımız olması
Topla elmayı topla
Ankara sevin, hopla

Kış geldi hasat durdu,
Elmalar beni vurdu.
Pekmez kaynatak dedik
El vermez gavur vurdu
Topla elmayı topla
Ankara sevin, hoopla

Ankara’mız baş olur,
Sevinmemiz yaş olur.
Her gün dolu yağmur kar
Çağrı düğün kış olur.
Topla elmayı topla
Ankara sevin, hopla // 9 Eylül 2013, Ankara/Çankaya


ANKARA GÖNLÜMÜ ÇALIP GİDELİ

Baharlar ağlıyor, yazlar ağlıyor
Şarkılar ağlıyor, sazlar ağlıyor.
Ankara gönlümü çalıp gideli,
Gelinler ağlıyor, kızlar ağlıyor.

Ankara Ankara etme bu nazı
Güneşi  yakıyor gönlüm avazı

Yüreğim kavrulmuş, gözüm ağlıyor                    
Sazım yârelenmiş, sözüm ağlıyor
 Ankara gönlümü çalıp gideli,
Bağrım alevlenmiş, özüm ağlıyor.

Ankara Ankara etme bu nazı
Güneşi  yakıyor gönlüm avazı

Gök deniz ağlıyor, dağlar ağlıyor
Viraneye dönmüş, bağlar ağlıyor
Ankara gönlümü çalıp gideli
Kabirde mevtalar, sağlar ağlıyor.

Ankara Ankara etme bu nazı
Güneşi  yakıyor gönlüm avazı // 7 Kasım, 2013,Ankara /Çankaya  
              

GELİYORUM ANKARA

Gönül köşkümü yıktın, yere çaldın Ankara,
Sen de bensiz bir garip, öksüz kaldın Ankara.
Al elim ellerine, dindir acım Ankara,
Şimdi Ferhat misâli geziyorum Ankara,
Seni bensiz bırakmam, geliyorum Ankara..

Derman ol dertlerime, gamı bitir Ankara,
Sevincim ol, neşem ol, gel sevindir Ankara.
Saçların bağrıma ser, nura erdir Ankara.
Şimdi Ferhat misâli geziyorum Ankara,
Seni bensiz bırakmam, geliyorum Ankara..

Çağrı’yı çağırdıysan, sana koşar Ankara,
İşi gücü terk eder, hatta boşar Ankara.
Gülüşüne kurbandır, senle coşar Ankara.
Şimdi Ferhat misâli, geziyorum Ankara,
Seni bensiz bırakmam, geliyorum Ankara... // 9 Kasım, 2013,Ankara /Çankaya   
             

AYLAR GEÇTİ ANKARA

Aylar geçti Ankara
Gülmedi yüzün bana.
Feleğin tuzağından,
Onmaz bağrımda yara.

Mührünü kazımışım
Ah Ankara, Ankara,
Ne çabuk geçmiş yıllar
Sana çok alışmışım.

Canlar kaldı sılada
Şimdi yârim Ankara
Vurdu da geçti yıllar,
Aklar düştü saçlara. // 10 Kasım, 2013,Ankara /Çankaya     
          
              
BİRDİR ANKARA

Yedi yıldır yedilere karıştım,
Kendim ile küsüp, kendim barıştım.
Rab’sal, ruhsal ulularla yarıştım.
Yedi Işık Evren sırdır Ankara,
İnsanlık bütündür, BİR’dir Ankara.

Alfayı bitirip, Betayı seçtim,
İnsana hizmette ön safa geçtim.
Kendime kendimce, pek çok rol biçtim.
Yedi Işık Evren sırdır Ankara,
İnsanlık bütündür, BİR’dir Ankara.

Alfa Omegadan aldım ayarı,
Yalnızca Allah’tır bizlerin yâri.
Sessizlikler durgunluğun diyarı.
Yedi Işık Evren sırdır Ankara,
İnsanlık bütündür, BİR’dir Ankara. // 11 Kasım, 2013,Ankara /Çankaya   
             

ANKARA BEYPAZARI

Ankara Beypazarı,
Ağırlarlar yazarı,
İşçimen çalışkandır
Halkı toprak kazarı

Evleri ak beyazdır
Sabahları ayazdır,
Beypazarı Kurusu’n
Yemeyenler pek azdır

Asmaların arası,
Yüreklerde yarası,
Salkım salkım duruyor,
Kaleciğin Karası.

Beypazar’da havuçlar,
Kimler görse avuçlar.
Kule gibi yığılmış
Renkli renkli havuçlar // 27 Temmuz 2013, Cts.ANKARA


ANKARA BANA VERDİN

Ankara yine seni düşündüm, sabahladım
Gözler haram uykuya, kan oturdu: “Ah!”ladım!
Gezindim Kızılay’ı, Şehit Adem Kurumlar
Yağmurlar beni dövdü, yıkıldım sabahladım

Ziyagökalp, Yüksel’den, Müdafa’ya uzandım
Serildim sereserpe, toprak yola uzandım.
Kaldırımlar yatağım, park bahçeler, otağım.
Sabahın sessizliğin, öksürükle bozandım

Bana kader eyledin, bu zorluğu, dayatı
Aradım sert ekmeği, kütür kütür bayatı.
Kara poşet içinde, kara rızık aradım
Ankara bana verdin bu ser sefil hayatı,

Her yer bana alıştı, saç sakala karıştı,
Pejmurde, rint, kalender, her bir kulla bariştı,
Yol üstüne büzüldüm, toprakta, taşta yattım
Çağrı sefil, perişan ne ustayla yarıştı.

Her gören bakıp geçti, kiminin aklı şaştı
İnsanlıktan utandı, dostlar bu hale şaştı
Uykusuz sabahlayıp, park bahçeye uzandım
Bu halleri görenler, mahcup feleği şaştı

Ankara yine seni, düşündüm sabahladım,
Uykuyu kovdu gözler, ömür geçti ahladım,
Yağmur tutu gözlerim, şimşek çaktı ahladım
Gözüm yaşı göl oldu, gölde çimdim pakladım // Cumartesi, 20 Temmuz 2013, ANKARA


HAMAMÖNÜ GÜLBAHÇE’DE,      

Bir akşam arayıp, Ankara sordu,
Geleceğim dedi, muştular verdi.
Güller açtı gönlüm, İrem’i serdi.
Karun oldu mülküm, onuyorum ben
Yanında kavrulup yanıyorum ben

Kabakçı Konağa, Ankara indi,
Gönlümde yaramın sancısı dindi,
Ankara gül koktu, her yana sindi
Ankara, çevrende dönüyorum ben
Yanında kavrulup yanıyorum ben

Mehmet Âkif Parkı, gülle donandı.
Tacettin Veli’de ışıklar yandı.
Ezanlar okundu, ruhlar uyandı
Beden sıtma tuttu, donuyorum ben
Yanında kavrulup yanıyorum ben.

Hamamönü Gülbahçe’de oturduk
Kalpten kalbe giden, köprüler kurduk
Diz dize, göz göze sohbete durduk
Ankara, tutuşup, sönüyorum ben.
Yanında kavrulup, yanıyorum ben

Türküler söyleyip, alkışlar tuttuk
Sobada ısındık, dünü unuttuk
Başka lezzetlerle, lokmalar yuttuk.
Ankara, kıbleğâh dönüyorum ben
Yanında kavrulup, yanıyorum ben

Çaylar geldi, masa, yattı sallandı,
Yanaklar kızıla, döndü allandı,
Sohbet koyulaştı; baldı, ballandı.
Ankara, tutuştum, sanıyorum ben
Yanında kavrulup, yanıyorum ben

Kıpır kıpır, heyecanlı yanımda
Ateş girmiş, kor tutuşmuş kanımda
Unutamam, hep kalacak anımda
Ankara, sevgine kanıyorum ben
Yanında kavrulup yanıyorum ben

Ankara’yla ben Cennet’i yaşarım
Derya, deniz, ummanları aşarım
Sen Ankara, ben Ankara şaşarım.
Ankara, kor ateş, banıyorum ben
Yanında kavrulup, yanıyorum ben

Kordan elleriyle, alev dudağı
Sandım ki girdiğim bu, İrem Bağı
Sinesi volkanik, Erciyes Dağı
Ankara, Gülbahçe anıyorum ben
Yanında kavrulup yanıyorum ben
(27 Aralık, 2013, Ankara/Hamamönü, Gülbahçe, saa19.30)


ANKARA KOCATEPE CAMİİ

Her gelen varlığı arındıracak,
İçinde güzellik barındıracak
Her kim secde etse, arındıracak
Kocatepe Cami, şu Ankara’da
                                               
Gelenler mutluluk, huzuru bulur.
Gam kederi satar, neşeyi alır.
Zaman uçup gitse, ebedî kalır.
Kocatepe Cami, şu Ankara’da

Merhumeyle Merhum helallik alır
Gözü yaşlı dostlar, yanına gelir
Mal mülk, zenginliğin orada alır
Kocatepe Cami, şu Ankara’da

Dostlar bu acıya koşup gelecek
Feryat figan, dağı taşı delecek,
Er, Hatun kişiye, selâm verecek
Kocatepe Cami, şu Ankara’da

Nice heybetliler, sor ne kazanmış?
Kazanmış da taş döşeğe uzanmış
Birkaç sözcük .“doğdu, öldü”yazanmış.
Kocatepe Cami, şu Ankara’da

Fatiha, İhlaslar okunur durur
Evliya, Enbiya buraya yürür
Sıkışan kulunu, her daim görür
Kocatepe Cami, şu Ankara’da

Böyle bir muhteşem, tepede durdu
Her gelen bu Mabet, Mescidi sordu
Türk İslâm mührünü, buraya vurdu
Kocatepe Cami, şu Ankara’da // 25 Nisan 2014, Cuma, Ankara/Kocatepe Camii


ANKARA’DA KUĞULU

Kuğulu’da oturdum ayakları yatırdım.
Yağmur çiseliyorken paçaları batırdım
Kimseler aldırmıyor, bu misafir kim burada?
Mola ver bir seferlik, Kuğulu’da bir dur da.
Ayağımı uzatım birbirine doladım.
Sırtım banka yaslayıp, aklım düşe buladım.
Rahat bir nefes alıp kuşlara yoldaş oldum
Kuğulu’da dinlenip, huzuru burda buldum

Karum, Hilton, Kuğulu dolaştım nefeslendim.
Oturdum Kuğulu’da, kuşlara heveslendim.
Gam kederi süpürüp,  meşakkati atmışlar,
Kuğulu Havuzuna, Zemzem Suyu katmışlar…
Bu çeşmeden içenin dertleri depreşiyor,
Hangi ırk, din, renk olsa bahtı güzelleşiyor
Herkeste sevinç, neşe, mutluluk yüzlerinde.
Kahkahalar tufanı, şen şakrak sözlerinde.

Atılan çekirdeği, bir aşkla kapıyorlar.
Gaga vurup, paylayıp, nasibi yapıyorlar
Ötüşüp, kanat çırpıp, dostça oynaşıyorlar.
Küçücük adımlarla, parkı dolaşıyorlar,
Kimi zaman kur yapıp, kimi kez koşuyorlar.
Zaman zaman ötüşüp, kur yapıp çoşuyorlar.
Gençleri hep el ele, eğlenip geziyorlar.
Kuğulu toprağını, çiğneyip eziyorlar.

Kumruları: “Guk! Guk!..” ötüşüp yemleniyor,
Zihnimdeki Ankara, arınıp demleniyor.
Kuğulu sakinleri Parka ismini vermiş
Bazı rint ve hippiler Kuğulu’ya post sermiş.
Kimi keman, ud çalıp hem de eğleniyorlar,
Atılan paralarla, burda beğleniyorlar.
Bazıları oyunda, bel kırıp döndürüyor.
Yere saçılan para, çalanı güldürüyor.

Ankara, edalı kız; gözlerime bakıyor,
Beni perişan edip, derinlere akıyor.
Başım eğdim gülerek, kaçamak selam verdim.
Gülümsedi yan baktı, dertlerim parka serdim.

Sol yanıma gelerek etek serip oturdu.
Gözlerle, yayı gerip, tam on ikiden vurdu.
“Merhaba! Şair Çağrı !”  dedi de içten güldüm.
Ankara el uzattı, elim tuttu, ben öldüm…
(27 Nisan 2014, Pazar, Kuğulu Park/Çankaya/Ankara)


ANKARA’DA KUĞULU’YA GEL

Yolum düştü Kuğulu’da oturdum.
Yağmur çiseledi hayaller kurdum,
Umutları dizdim, düşleri yordum
Ankara’da Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da otur düşlerini yor

Ördekler havuzda takla aşıyor,
Çocuk dostlarına, simit taşıyor
Şen şakrak hepisi burda yaşıyor
Ankara’da Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da otur düşlerini yor

Ankara sevgilim bu parka gelsen
Seni Sevdiğimi bir kere bilsen
Kuğulu Park güzel, oturup kalsan
Ankara’da Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da otur düşlerini yor

Çocuklar sıyrılıp, ellerden akar
Mazgala yaslanıp, kuğuya bakar
Simitler, ekmekler kuşlara akar
Ankara’da Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da otur düşlerini yor.

Ankara, ben seni, özleyip durdum,
Tunalı Hilmi’yi Karum’u sordum.
Kuğulu Park gezdim, bir nefes durdum
Ankara’da Kuğulu’ya gel de gör.
Kuğulu’da otur, düşlerini yor.
(27 Nisan 2014, Pazar, Kuğulu Park/Çankaya/Ankara)


KUĞULU’DA BULUŞMA

Cepte telefon çaldı, uzun uzun konuştuk.
Muhabbet hayli sürdü, Kuğulu’da, buluştuk

Bize hayran olanlar, hep bu parka gelmişler,
Yakından görmek için hazırlanıp yelmişler

Güvenlik çemberinden, aşan eller uzanmış
Elime el sürenler, sanki zafer kazanmış

Her ülke her milletten, gelenler temaşada
Kaynamış mısırların, en güzeli maşada

O boy, endam, hilâl kaş, yürüdükçe yürüdü
Çağrı’ya kement atıp, arkasından sürüdü

Biz birlikte giderken konuklar bakışıyor.
Bize yaklaşan eller, kuvvetle alkışlıyor.

Sevginin şavkı vurdu, Kuğulu aydınlandı.
Bütün ağaç dalları, güvercinle donandı.

Sabırsızlanan sular, havaya fışkıryor
Altında bale yapan, kuğular hıçkırıyor.

Gözyaşım havuzunda, kuğular yüzüşüyor;
Sudan çıkan kumrular, etrafta büzüşüyor.

Kimi kanat açıyor, kimisi sevişiyor,
Atılan yiyeceği paylaşıp bölüşüyor.

Tunalı dinlendirdi, Kuğulu hayat verdi
Kaldırıma bir hanım bayat ekmeği serdi.

Kuğu, ördek, güvercin, serçe hızlı hepsinden
Çaycı tez ol, çay getir; şeker de ver tepsinden

Uluların ulusu, hot Müminler gönlünde
Böyle sevinç görmedi, garip fani ömründe

Bu manzara karşımda, gözlerimden yaş aktı
Etrafta seyre gelmiş, ahali bize baktı

Göz pınarım çağlarken, bunu etraf görüyor,
Havuzla aramıza, çelik surlar örüyor.

İki gözüm lâl oldu, Kuğulu’ya hâl oldu
Kızıl lâller boşandı, Tunalı’da sal oldu

Kızıl sel, yuvarlanıp, büyüyüp, çoğalıyor.
Tunalı Kuğulu’da, kim varsa, kovalıyor

Sığırcıklar pek kızgın, pek de haşin turnadan
Çocuklar ıslanıyor, su fışkırtan kurnadan.

Koşuşan güvercinler, sanki hepisi sözlü,
“Gak! Gak!..”diyen saksağan, kumrudan keskin gözlü.

Gözyaşımla Kuğulu, göleklendi sel oldu
Kumruların gezdiği mekanlar, hep göl oldu.

Nihayet yağmur dindi, kaçanlar geri geldi
Akan sular asfaltı, beton bulvarı deldi

Sonra bir güneş çıktı, etrafı aydınlattı
Görenler, birbirine bu olayı anlattı.

Kuğulu Park bir harap, sular seller karıştı
Çer çöp, yağmur suları, parkelerde yarıştı.

Ellerinde şemsiye kadın erkek bayanın.
Hali perişan olur, bu çamurda kayanın

Kumrular halay durmuş,  serçeler sekişiyor,
Hayata anlam veren duygular pekişiyor

Gözlerden akan yaşlar, fiskiyeden taşıyor,
Bu mutluluk, sevinçle Kuğu Halkı yaşıyor

Sevinç, neşe içinde Kuğular hıçkırıyor,
Kimi valse kapılıp, kimisi bel kırıyor

Kuğulu’da yüzenler kırklara karışıyor.
Dargın, küsler buluşup, topluca barışıyor

Etraftaki çocuklar paytak paytak koşuyor
Güvercinler uçarak, çocuklardan kaçıyor.

Uçuşan kumruların kanat sesleri haşin
Simit, mısır, çekirdek, çay paraları peşin

Kuğulu’ya aydınlık veda edip gidiyor
El sallayıp uzaktan siste selam ediyor.

Güneşten iz kalmadı, kalkma zamanı geldi.
Bizi burda tutan şey, ne yağmur ne de seldi.

Ağır ağır adımla, kalkıp ordan yürüdüm
Çamurlu papuçları, kaldırımda sürüdüm

Tunalı’dan Akay’a ıslak yollardan indim,
Dizlerime güç geldi, sanki al taya bindim

Göz yaşımla yıkanan, havuzu sular aldı
Çağrı bu avazını, Davut misâli saldı.
(27 Nisan 2014, Pazar, Ankara / Kuğulu Park)


DOLAŞ HAMAMÖNÜNÜ

Dünyada Cennet’ini gör,
Dolaş Hammaönü’nü.
Sıkıntı, bun, sitres at,
Dolaş Hamamaönü’nü.

Ankara’nın yıldızı,
Şen, neşeli, gül kızı,
Her dem mest eder bizi,
Dolaş Hammaönü’nü.

Tacettin var Muhsin var,
Yörük Dede, çok sin var.
Günahlardan yoksun var.
Dolaş Hammaönü’nü.

Parktan eser, serin yel,
Dutlu, Fırın koştur yel.
Gündüzde gel, gece gel
Dolaş Hammaönü’nü.

Halkı güleç, gül yüzlü.
Yumuşak ipek, tül yüzlü,
Kızları, ceylan gözlü.
Dolaş Hammaönü’nü.

Dolaşan sefâ bulur.
Halkında vefâ bulur
Dert biter sefâ olur
Dolaş Hammaönü’nü. // 7 Haziran 2014, Pazar, Hamamönü/Ankara


GEL BAKIŞLI, ANKARA

Deli aklım yordu geçti
Sol yanımdan vurdu geçti
Gözleriyle sordu geçti
Al yanaklı, sır Ankara

İçlerinden beni seçti
Sanki hesap sordu geçti
Bir hışm ile vurdu geçti
Selvi boylu, zor Ankara

Kaşı hilâl, gözleri lâl
Dokundukça, olur bir hal
Sanki derdi, yanımda kal
Gel bakışlı, nur Ankara

Çok yoruldum, çok yol aştım
Irmak olup, bendden taştım
Deniz, umman; çok uğraştım
Yanımda sen, dur Ankara

Bire oğul bire Çağrı
Yüreklerde olur ağrı
Görenleri eder sağrı
Canda canı, gör Ankara // 23 Aralık 2014, Salı, Ankara/Çankaya,


BİR GÖR HAMAMÖN’ÜNÜ

Ankara’nın baş seri,
Huzur, mutluluk yeri,
Kucaklar seni eri
Gel gör Hamamönü’nü

Görsen çok zevkten alırsın,
Neşe sevinç bulursun
Kederden kurtulursun
Gel gör, Hamamönü’nü

Âkif Park’ta bir dolaş
Dutlu, Fırın, gez dolaş
Halkınla sarmaş dolaş
Gel gör, Hamamönü’nü

Ahiler, Pîr, Ulular,
Çıkmaz sokak, yolu var,
Tıklım tıklım, dolu var.
Gel gör, Hamamönü’nü

Ne güzel yerleri var
Ahşap, çok evleri var
Ahi, Pîr erleri var
Gel gör Hamamönü’nü

Altındağ görmedin mi?
Akif’e gelmedin mi?
Gelip de görmedin mi?
Gel gör Hamamönü’nü

Cami konakta dolaş,
Dergâh, Türbeleri aş,
Buraya uğrar her baş
Gel gör, Hamamönü’nü

Ankara bir başkadır.
Hamamönü baştadır.
Tacettin bambaşkadır.
Gel gör Hamamönü’nü

Azığın, nevaleni aç
Orucunu, burada aç,
Tacettin’e, koştur, kaç
Gel gör Hamamönü’nü // 8 Haziran 2014, Pazar, Hamamönü/Ankara


ANKARA BİR CADDE

Ankara bir cadde,  adı da Sakarya’dır
Bira, rakı bir bu yerde boğazdan akaryadır
Buralar, hem gençlerin hem de kamil atağı,
Burhâne hüzün yüklü genç yetişkin yatağı,
Rakı, şarap, biranın yeri yurdu burada
İçen, yatan, serhoşla, meyhane, bar sırada

Köprülerde dilenen birkaç kadın yalvarır
Onu duyan yürekte ne bir moral, hal kalır
Dillerinde en kutsal: “Allah Rizası için”
Ellerdeki mendiller satmak için mi, niçin?
Bu işi, en kolay meslek etmiş bazıları
Gördükçe dayanılmaz sızlatır azıları
Ellerinde Atatürk kartları var gençlerin
Tiner, bali çekenler,  leş kokan iğrençlerin  

Kimisinde kalemler, selpak mendil ellerde. 
“Allah’ın Rızası!” var (satış!?) yapan dillerde…
Birkaçı da sakallı,  elde dua kitabı,
Acındırır herkesi : “Ekmek parası için!..”
Sesleniyor beriden “Yavrunun başı için!”
Bu manzara bizleri derinden yaralıyor,
Yürekler dayanmayıp gönlümü paralıyor…

Bazı gençler bir heykel, türlü hal, hareketler.
El yüz, tümden boyanmış, bir ritmik hareketler.
Bu Ankara bir tuhaf, her çeşitten zevat var,
Selanik, Sakarya ve Konur Sokak, hayat var

Meyhaneler dopdolu, dertlilerin yuvası
Sakarya Caddesin gam gasavat havası
Dert yüklenip girenler, içeriye akıyor
Sevinçle neşe içinde, dışarıya çıkıyor
Gam kederle gelenler, buradan mutlu gider
İçkiyi çok kaçıran ederse kendine eder.
(24 Aralık 2014, Çarşamba, Ankara/Çankaya,) 


ANKARA KIZ

Behey Kara Ozan, behey can dostum!
Sensiz, etkinlikler bir tat vermiyor,
Kızılay’ı kestim, Konur’da estim,
Ankara kız, saçlarını sermiyor…

Hoş sohbette, İLESAM’da, akardık.
Kabakçı’da, güzellere, bakardık.
Etkinlikte, salonları yıkardık.
Ankara’ya, şimdi aklım ermiyor.

Sana eğilirdi, geçerken dallar,
Belini kırardın, engelse yollar,
Senin için her dem, saçılan güller,
Ankara’ya sensiz, koku sermiyor…

Kastamonu, Ankara’da göründün,
İnsan olup, toz toprakta süründün
Züpde i âlemsin, ete büründün,
Ankara giz, bize sırrın vermiyor…

Sende hangi hikmet, sende ne sır var?
Gönülden secdede, hikmet, iksir var
Evreni gönlünle sarmalayıp, sar…
Ankara kız, sensiz selam vermiyor

Bütün şehri dolaş, gezin, postun ser,
Kokladığın gülleri say, destur ver.
Bizim için çiçek topla, güller der,
Ankara kız, sen olmazsan, gülmüyor
(29.12.2014, Pazartesi, Ankara/Çankaya)

Not: Zübde-i âlem: Âlemin özü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder