ANKARA ŞİİRLERİ (2),
ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN
ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN
ANKARA
KUCAKLA,
Sevdiğini
taştan taşa çalan yar.
Sen bana,
gönlümden git mi diyorsun?
Şu gönlüme,
yatak serip, kalan yâr,
Ankara, git
karşımdan, yit, mi diyorsun?
Bütün
dertlerimden sıyrıldım, boşum,
Ankara,
mutluyum, Ankara hoşum.
Ankara
yanında, her gün bir hoşum.
Ankara
elimden, tut mu diyorsun?
Seni
görmediğim, güne yanarım.
Hayalin,
görüntün, gölgen ararım.
Sensiz
gecelerde, korum, yanarım,
Ankara, yan
sevdama yet mi diyorsun?
Ellerimden
tutup, sarıl belime.
Değsin
dudaklarım, saçın telime.
Dilinden
dökülsün, hoşça kelime,
Ankara,
öylece yat mı diyorsun?
Her gece
rüyada, gördüğüm sensin,
Dizimde
saçların, ördüğüm sensin,
Öpüp
kokladığım, sardığım sensin
Ankara,
kolumda, yat mı diyorsun? // 9 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA GELİYORUM
Özlüyor,
arıyorum, gönlüm sensiz, Ankara
Gönül yuvam
dağıldı, öksüz, yetim Ankara
Küs
değildik, ne dargın, neden gittin Ankara?
Gözden
gönülden uçtun, benden kaçtın Ankara
Gel de bitir
sancımı, kolların boynuma at,
Ser saçların
bağrıma, gam keder sitresim at.
Al elim
ellerine, sevgi, sevinç, neşe kat.
Huzur doldur
gönlüme, rüyalara, rüya kat.
Sensin benim
sevdiğim, sen dünyada neşemsin,
Sen içtiğim
ilacım, sen şurubum, şişemsin
Baş,koyduğum
yastığım, sen evimde köşemsin.
Kösemsin,
Hasekimsin, sen Ankara’m Paşamsın.
Şimdi Mecnûn
misâli, çöllerde kalıyorum.
Sensiz
Ferhat olmuşum, Ankara yanıyorum.
Sensiz de
seninleyim, hasrete kalıyorum.
Çağrı’yı
sana çağır, Ankara geliyorum. // 10 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA BENİ
ALDIN,
Ankara, beni
aldın,
Ününü kötü
saldın.
Bir daha
sana dönmem.
Beni derde
sen saldın.
Söz,
sohbetin hoş; ama
Gitmez artık
hoşuma,
Neler geldi
başıma,
Kalbimi
söküp aldın.
Günleri geçe
geçe,
Geldik,
sonunda hiçe,
İçinde beni
seçe,
Kalbimi,
söküp çaldın.
Yandı,
yüreğim yandı,
Aman sözlere
kandı,
Beni,
sevgili sandı
Ankara, yine
yandın
Çağrı sonuna
geldi,
Çabaladı,
çok yeldi.
Bu aşk,
bağrını deldi.
Ankara,
yalnız kaldın. // 11 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA DERT
YANDI
Ben
Çağrı’yım, gözyaşlarım sel gibi.
Garip
kaldım, vatanımda el gibi.
Kırdılar
kanadım, kolum, dal gibi.
Çağrıyım,
çağlayıp, coşkun akarım.
Vatanımda
öksüz, yetim bakarım.
Gidip
geldim, çok mesafede yeldim.
Çok toprak
çiğnedim, dağları deldim.
Bir oyun
sonunda, Başkent’e geldim.
Sene geldi
geçti,bana yel gibi.
Vatanım
Ankara, bana el gibi.
Ümitsiz
olmadım, Allah Kerim’dir.
Akıl-mantık-şuur-vicdan
serimdir.
Geleceğim,
elbet, o yer benimdir.
İnanan
gönlünde ümit bir kuştur.
Ankara, hem
iniş hem de yokuştur.
Çağrı’yım,
sözümü doğru söylerim.
Bakarım
bakarım, nazar eylerim.
Ankara
gurbettir, sıla söylerim?
Ankara’ya
ben, gönlümü bağladım
Ankara, dert
yandı ben de ağladım. // 12 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKAR GEL!
Arılar
petekte, bala durdu gel!
Dallarda
çiçekler, meyve oldu gel !..
Ömrümüz, boş
yere geçip gitmeden,
Yetişir
Ankara, çilem doldu gel!..
Azrail,
kapıma bekçi durdu gel!
Arılar,
dallarda oğul veriyor.
Bahar
çiçeklerin, kıra seriyor.
Ömrümüz, buz
gibi, kayıp gitmeden.
Ankara, bu
şehir beni vurdu gel!
Azrail,
kapıma bekçi durdu gel!
Gölgeler
kayboldu, gece oldu gel!
Dertlerim,
bir uzun, hece oldu gel!
Bir kalp
sektesiyle, yere düşmeden,
Ankara,
zifiri gece oldu gel!
Azrail,
kapıma bekçi durdu gel!
Ankara, her
gece, beni soruyor,
Ayrılık,
bana çok, acı veriyor,
Sayılı
ömrümüz, bitip yetmeden,
Saçlara,
güneşin şavkı vurdu gel!
Azrail,
kapıma bekçi durdu gel!, //13 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA’DAN
GELDİM
Ankara’dan
geldim, yüküm var benim.
Çok şelek
yükledim, sekim dar benim.
Avcı avın
arar, tenhada bulur
Hedefe
kilitli, okum var benim…
Var ha var,
vara vara var, tezce var!..
Koş yârin
yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya koştur,
yeldir sen de var.
Yâr uzakta,
kucaklayıp saramam.
Gurbet elde
yalnız kaldım, duramam.
Bu aşk üzre
dedikodu kuramam.
Şu garip
gönlüme kilit vuramam,
Var ha var,
vara vara var, tezce var!..
Koş yârin
yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya
koştur, yeldir sen de var.
Ankara
havası, kirli durulmaz,
Kızları naz
yapar, sana sarılmaz.
Makam
mevki, iş güç, hayal kuranlar
Ankara’ya
eller bomboş varılmaz…
Var ha var,
vara vara var, tezce var!..
Koş yârin
yanına yetiş, tezce var…
Ankara’ya
koştur, yeldir sen de var. // 13 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA GİTMEDEN
Vara vara
vardım, çimenlik çayır,
Kadir Mevlâm
yetiş, sen beni kayır,
Çıkarım
çıkarım, tükenmez bayır.
Bayırın
başında duran yâr benin.
Aman gel,
yetiş gel, aman aman gel!
Gele gele
gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara
gitmeden yetiş sen de gel
Ankara’ya
baktım kendi bir içim.
Ankara
kalesi, hep biçim biçim.
Yedi tepe
Ankara’da bir seçim.
Tepeler
üstünde yârim var benim.
Aman gel,
yetiş gel, aman aman gel
Gele gele
gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara
gitmeden, yetiş sen de gel!..
Felek kötü
çarptı, badeden içtim.
Oturup
ağladım, kendimden geçtim.
Nice zaman
yeldim, hep zoru seçtim.
Nice zorlu
âfet ,yârim var benim
Aman gel,
yetiş gel, aman aman gel
Gele gele
gel, gel ha gel, tezce gel!
Ankara gitmeden,
yetiş sen de gel!.. // 14 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA
SEVDASI
Ankara yine
senin bağrında sabahladım.
Anıtkabir
taş duvar, taş saydım hesapladım.
Bu aşk bana
çok büyük, sevdası dayanılmaz
Bu onulmaz
yaraya, hançer vurup sapladım.
Eriyor,
bitiyorum, her gün komalardayım,
Benim sevdam
Ankara; serseri, hovardayım.
Arkasından
koştukça cilve eder, naz eder.
Kirpikleri
ok olur, kalbe saplar, az eder.
Sevdası
dayanılmaz Ankara huysuz kadın
Bir yan
bakış, bir edan, bana kışı yaz eder.
Eriyor,
bitiyorum, her gün komalardayım,
Benim sevdam
Ankara, serseri hovardayım. (14 Ocak 2013, Ankara/Çankaya)
SEVDİĞİM
ANKARA’NIN
Saçları
salkım salkım, altından hızması var.
Baktıkça,
kaş indirir, yüzünde kızması var.
Sevdiğim
Ankara’nın, al yeşil yazması var.
Hey, Ankara
Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara,
benim yarim, hırsız kalbimi çaldın.
Ankara’yı
görürüm, her gün selam veriririm,
Kızılay,
Kumrular’da, Adem Yavuz yürürüm
Varıp yüzüm
sürerek gam yükünü kürürüm
Hey, Ankara
Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara,
benim yarim, hırsız kalbimi çaldın
Seneler
senle geçse, gönül yılları biçse
Dudaklar
senle dolup, kadehte seni içse
Ömrümüz
uzayarak zaman çabucak geçse
Hey, Ankara
Ankara, beni benden sen aldın!
Ankara,
benim yarim, hırsız kalbimi çaldın // 15 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA’YI,
ALANIN
Hey Ankara
Ankara, hey Ankara Ankara.
Otur da
zülfüntara, otur da zülfün tara.
Yâr giymiş
kızıl gömlek, yâr giymiş kızıl gömlek.
Bağrımda
açar yara bağrımda açar yara
Kara kız
kara oğlan, kara kız kara oğlan
Gel Ankara’yı
dolan, gel Ankara’yı dolan
Kaşı gözü
“gel!” eder, kaşı gözü “gel!” eder,
Yaklaşsam
inkâr eder, yaklaşsam inkâr eder
Böyle yâri
olanın, böyle yâri olanın,
Sarılsa aklı
gider. sarılsa aklı gider.
Sarı kız
sarı oğlan, sarı kız sarı oğlan,
Gel Ankara’yı
dolan,gel Ankara’yı dolan
Dam yaptım
harcı olsun,dam yaptım harcı olsun
Yâr tüccar,
kârcı olsun, yâr tüccar, kârcı olsun
Ankara’yı
alanın, Ankara’yı alanın
Tirilyon
borcu olsun, tirilyon borcu olsun
Beyaz kız
beyaz oğlan, beyaz kız beyaz oğlan
Gel Ankara’yı
dolan, gel Ankara’yı dolan // 16 Ocak 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA
DÜNDEN RAZI
Yâr etme
etme nazı,
Öp sarıl
sarıl bazı
Başkent
güzel, hoş kızdır.
Ankara
dünden razı.
Helâl süt
has mayalım,
Oyuna
doymayalım,
Sen oarada
ben burda
Vuslatta
aymayalım
Ergen kız,
olgun oğlan
Halay tut,
başa bağlan,
“Maşallah!”
desin görenler!.
Yan, yıkıl
narda dağlan.
Halayda baş
çekenler,
El vurup diz
çökenler,
Bir boğayı
devirir.
Beş yufkayı
bükenler
Ankara
şehir, baskent,
Bahçeli,
cadde Taşkent,
Ankara
kıskanç, durmaz
İstanbul
olur başkent // 12 Mart 2012, Ankara/Çankaya
SIRDIR ANKARA
Her güzel
çiçekte bal var sanarsın
Ateşe
atılır, korda yanarsın.
Herkesi sen,
kendin gibi sanarsın.
İnsan yalan,
zaman kötü, Ankara
İçi başka
dışı başka, kapkara
Yedi yılda
yedilere karıştım.
Kendi dünyam
ile kendim barıştım.
Rabsal,
Ruhsal, Ulularla yarıştım
Son kapıdan
Resül gelir Ankara
Yedi Işık
evren, bana kapkara
Alfa’dan
girerek Ram’da göründüm,
Varlık
boyutunda, durdum büründüm
Omega’dan
çıktım Hak’ta göründüm
Yedi Işık
Evren, sırdır Ankara
Birleşik
İnsanlık, Bir’dir Ankara
Sessizlikler
durgunluklar diyarı,
Burda
Varlık, Allah, bizlerin yari,
Alfa,
Omega’dan aldım ayarı
Yedi Suptil
Beden dardır, Ankara
Hayat,
Heplik, Hiçlik vardır Ankara // 14 Mart 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA’da VEKİLLER
Çankaya’dan
seyrettim, yıldızlar Ankara’da
Ankara
yıldızlarda, yıldızlar Ankara’da
Yıldızlar
küme küme, küme küme yıldızlar;
Ankara gök
yüzünde, gökyüzü Ankara’da
İnen çıkan,
çıkan inen yol vardır karışır
Yıldızlar
birçok renkten, yıldızlarla barışır,
Memleket
düşüncesi, her beyinde Ankara
Mecliste çok
fikirler, söz kürsüde yarışır
Meclis
yokuş, Meclis dağ, Meclis zirvede,
Bazıları
kürsüden nice potlar kırmada
Çıkan yorgun
inen bitkin, bekleyen kızgın,
Meclisin
vekilleri koşturma, yorulmada
Memleket
evlatları, gece gündüz demeden,
Çalışıp
didiniyor, aş ekmeği yemeden,
Her bir
ilden, yarışır Meclisin yıldızları
Aç yatıp,
tok kalkarlar, bana mısın demeden
Hey,
çalışkan vekiller, gökte yıldız, ay mısın?
Soylu tulpar
yurdunda kısrak mısın tay mısın?
Ne var ne
yok vererek, kendini adamışlar
Halka hizmet
yarışı, kirişteki yay mısın?
Ankara bir
yarıştır, küskünleri barıştır.
Harman eyle
çokluğu, birbirine karıştır.
İri ol ve
diri ol; dirlik düzenlik olsun
Sentezleyip
halkını, hedeflerde yarıştır. // 16 Mart 2013, Ankara/Çankaya
ZIYAGÖKÂLP
CADDESI
Ziyagökalp
Caddesi, Kurtuluş’a yol gider,
Kurtuluş
Parkı’ndan çeşit çeşit kol gider.
Köşede
görkemli ikiz Hilton durmada,
Yollarda
arabalar, kornasını vurmada
El ele kol
kala aşıklar, yanımdan geçiyor,
Güneş inmiş
aşağı, Parkın sarhoşları içiyor
Fidanlık
Mahallesi, hünerciler yatağı,
Biracı,
tinerciler, bilmem neci batağı.
Tenha ıssız
mekanlar, sokak köpeği ulur,
Arayan
Mevlâsını ya da belâsın bulur.
Çankaya
semtin adı hiç kimse el atmamış.
Değişen
iktidarlar, semte neşe katmamış.
Açık gizli
fuhuşlar, parklarda buluşmalar.
Derin izler
bıraktı yürürken gülüşmeler.
Binalarda
evler var, Rus kızları çalışır,
Çok
yakındaki yurtlar, bu hizmete alışır.
Gariplik
Fidanlığa, pek çökmüş görülmeli
Bu durum hiç
hoş değil, defteri dürülmeli
Ankara
başkent adı, kalmalı yadda tadı.
Her kim
çözdü bu işi, kalır âlemde adı.
Çağrı çok
söz ne ola, her işi tatlı kıla.
Sen söyledin
duyurdun, biter İnşallah yıla… // 4.4.2013, Ankara/Çankaya
ANKARA MISIN?
Vara vara
varıp kapısın vurdum,
Yılanlı
tokmağı görünce durdum.
Çifte
beliklerin cemalin gördüm.
Oy salınıp
duran Ankara mısın?
Bana düzen
kuran can kara mısın?
Salkım
salkım üzümlerin karası,
Bende çiçek
açtı gönül yarası.
Sen kimin
yarisin ya Ankara’sı?..
Aşka tuzak
kuran Ankara mısın?
Salkım söğüt
duran can kara mısın?..
Kızılca’mam,
Ayaş dolandım durdum
Çamlık
tepesinde seyire durdum.
Beypazarı
derler hayaller kurdum
Yâr ibrişim
saçlı Ankara mısın?
Yüzü gözü
gülen can kara mısın?
Dolaştım
dolaştım yedim simidi,
Kız sizde
meşhurdur tamtak tiridi.
Benim yârim
Ankara’da bir idi
Selvi boylu
poslu, Ankara mısın?
Gözünde yaş,
puslu can kara mısın? // 5.4.2013, Ankara/Çankaya
ANKARA’YA
SİTEM
Ankara’ya
gelen giden tuş olur,
Geçer zaman,
gayretlerin hoş olur.
Ömür geçer,
çekilenler düş olur.
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!..
Bir gün
benden sorgu sual olursa?!..
Ankara
yıkıldım bilgin olursa,
Merkep
arkasında dolaştırıldım
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!..
Âlimleri,
cahillere boğdurdun,
İlim
divanında, cehle kovdurdun.
Üstad
âllameyi hiçe dövdürdün
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!..
Yedi yıl
süründüm bir “Ah!” demedim
Lüks
lokantalarda yemek yemedim
Halime
şükrettim gayrı komadım.
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!..
Göğün yüzü
dürüm dürüm dürülür,
Semalar
açılır divan kurulur.
Ankara
yaptığın orda sorulur
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!..
Çağrı kulum,
yeter, sızlanıp durma!
Beni de
kalbimden çekip de vurma.
Bildim,
yalan dünya, haksıza sorma.
Kul hakkıdır
helâl ettim, olursa!.. // 4.4.2013,
Ankara/Çankaya
ANKARA
SEVİN, HOPLA!
Elmalar
dalda kaldı,
Ankara aklım
aldı.,
Elmaların en
alın
Alıp başıma
çaldı.
Topla elmayı
topla
Ankara
sevin, hopla
Elmalar aşım
olur,
Ankara eşim
olur
Güz mevsimi
geçiyor,
İnşallah
dişim olur…
Topla elmayı
topla
Ankara
sevin, hopla
Al alması
alması,
Ankara’nın
dolması
Ankara’m
heber geldi
Nikahımız
olması
Topla elmayı
topla
Ankara
sevin, hopla
Kış geldi
hasat durdu,
Elmalar beni
vurdu.
Pekmez
kaynatak dedik
El vermez
gavur vurdu
Topla elmayı
topla
Ankara
sevin, hoopla
Ankara’mız
baş olur,
Sevinmemiz
yaş olur.
Her gün dolu
yağmur kar
Çağrı düğün
kış olur.
Topla elmayı
topla
Ankara
sevin, hopla // 9 Eylül 2013, Ankara/Çankaya
ANKARA
GÖNLÜMÜ ÇALIP GİDELİ
Baharlar
ağlıyor, yazlar ağlıyor
Şarkılar
ağlıyor, sazlar ağlıyor.
Ankara
gönlümü çalıp gideli,
Gelinler
ağlıyor, kızlar ağlıyor.
Ankara
Ankara etme bu nazı
Güneşi
yakıyor gönlüm avazı
Yüreğim
kavrulmuş, gözüm ağlıyor
Sazım
yârelenmiş, sözüm ağlıyor
Ankara
gönlümü çalıp gideli,
Bağrım
alevlenmiş, özüm ağlıyor.
Ankara
Ankara etme bu nazı
Güneşi
yakıyor gönlüm avazı
Gök deniz
ağlıyor, dağlar ağlıyor
Viraneye
dönmüş, bağlar ağlıyor
Ankara
gönlümü çalıp gideli
Kabirde
mevtalar, sağlar ağlıyor.
Ankara
Ankara etme bu nazı
Güneşi
yakıyor gönlüm avazı // 7 Kasım, 2013,Ankara
/Çankaya
GELİYORUM
ANKARA
Gönül
köşkümü yıktın, yere çaldın Ankara,
Sen de
bensiz bir garip, öksüz kaldın Ankara.
Al elim
ellerine, dindir acım Ankara,
Şimdi Ferhat
misâli geziyorum Ankara,
Seni bensiz
bırakmam, geliyorum Ankara..
Derman ol
dertlerime, gamı bitir Ankara,
Sevincim ol,
neşem ol, gel sevindir Ankara.
Saçların
bağrıma ser, nura erdir Ankara.
Şimdi Ferhat
misâli geziyorum Ankara,
Seni bensiz
bırakmam, geliyorum Ankara..
Çağrı’yı
çağırdıysan, sana koşar Ankara,
İşi gücü
terk eder, hatta boşar Ankara.
Gülüşüne
kurbandır, senle coşar Ankara.
Şimdi Ferhat
misâli, geziyorum Ankara,
Seni bensiz
bırakmam, geliyorum Ankara... // 9 Kasım, 2013,Ankara
/Çankaya
AYLAR GEÇTİ
ANKARA
Aylar geçti
Ankara
Gülmedi
yüzün bana.
Feleğin
tuzağından,
Onmaz
bağrımda yara.
Mührünü
kazımışım
Ah Ankara,
Ankara,
Ne çabuk
geçmiş yıllar
Sana çok
alışmışım.
Canlar kaldı
sılada
Şimdi yârim
Ankara
Vurdu da
geçti yıllar,
Aklar düştü
saçlara. // 10 Kasım, 2013,Ankara
/Çankaya
BİRDİR
ANKARA
Yedi yıldır
yedilere karıştım,
Kendim ile
küsüp, kendim barıştım.
Rab’sal,
ruhsal ulularla yarıştım.
Yedi Işık
Evren sırdır Ankara,
İnsanlık
bütündür, BİR’dir Ankara.
Alfayı
bitirip, Betayı seçtim,
İnsana
hizmette ön safa geçtim.
Kendime
kendimce, pek çok rol biçtim.
Yedi Işık
Evren sırdır Ankara,
İnsanlık
bütündür, BİR’dir Ankara.
Alfa
Omegadan aldım ayarı,
Yalnızca
Allah’tır bizlerin yâri.
Sessizlikler
durgunluğun diyarı.
Yedi Işık
Evren sırdır Ankara,
İnsanlık
bütündür, BİR’dir Ankara. // 11 Kasım, 2013,Ankara
/Çankaya
ANKARA
BEYPAZARI
Ankara
Beypazarı,
Ağırlarlar
yazarı,
İşçimen
çalışkandır
Halkı toprak
kazarı
Evleri ak
beyazdır
Sabahları
ayazdır,
Beypazarı
Kurusu’n
Yemeyenler
pek azdır
Asmaların
arası,
Yüreklerde
yarası,
Salkım
salkım duruyor,
Kaleciğin
Karası.
Beypazar’da
havuçlar,
Kimler görse
avuçlar.
Kule gibi
yığılmış
Renkli
renkli havuçlar // 27 Temmuz 2013, Cts.ANKARA
ANKARA BANA
VERDİN
Ankara yine
seni düşündüm, sabahladım
Gözler haram
uykuya, kan oturdu: “Ah!”ladım!
Gezindim
Kızılay’ı, Şehit Adem Kurumlar
Yağmurlar
beni dövdü, yıkıldım sabahladım
Ziyagökalp,
Yüksel’den, Müdafa’ya uzandım
Serildim
sereserpe, toprak yola uzandım.
Kaldırımlar
yatağım, park bahçeler, otağım.
Sabahın
sessizliğin, öksürükle bozandım
Bana kader
eyledin, bu zorluğu, dayatı
Aradım sert
ekmeği, kütür kütür bayatı.
Kara poşet
içinde, kara rızık aradım
Ankara bana
verdin bu ser sefil hayatı,
Her yer bana
alıştı, saç sakala karıştı,
Pejmurde,
rint, kalender, her bir kulla bariştı,
Yol üstüne
büzüldüm, toprakta, taşta yattım
Çağrı sefil,
perişan ne ustayla yarıştı.
Her gören
bakıp geçti, kiminin aklı şaştı
İnsanlıktan
utandı, dostlar bu hale şaştı
Uykusuz
sabahlayıp, park bahçeye uzandım
Bu halleri
görenler, mahcup feleği şaştı
Ankara yine
seni, düşündüm sabahladım,
Uykuyu kovdu
gözler, ömür geçti ahladım,
Yağmur tutu
gözlerim, şimşek çaktı ahladım
Gözüm yaşı
göl oldu, gölde çimdim pakladım // Cumartesi, 20 Temmuz 2013, ANKARA
HAMAMÖNÜ
GÜLBAHÇE’DE,
Bir akşam
arayıp, Ankara sordu,
Geleceğim dedi, muştular verdi.
Geleceğim dedi, muştular verdi.
Güller açtı
gönlüm, İrem’i serdi.
Karun oldu
mülküm, onuyorum ben
Yanında
kavrulup yanıyorum ben
Kabakçı
Konağa, Ankara indi,
Gönlümde
yaramın sancısı dindi,
Ankara gül
koktu, her yana sindi
Ankara,
çevrende dönüyorum ben
Yanında
kavrulup yanıyorum ben
Mehmet Âkif
Parkı, gülle donandı.
Tacettin
Veli’de ışıklar yandı.
Ezanlar
okundu, ruhlar uyandı
Beden sıtma
tuttu, donuyorum ben
Yanında
kavrulup yanıyorum ben.
Hamamönü
Gülbahçe’de oturduk
Kalpten
kalbe giden, köprüler kurduk
Diz dize,
göz göze sohbete durduk
Ankara,
tutuşup, sönüyorum ben.
Yanında
kavrulup, yanıyorum ben
Türküler
söyleyip, alkışlar tuttuk
Sobada
ısındık, dünü unuttuk
Başka
lezzetlerle, lokmalar yuttuk.
Ankara,
kıbleğâh dönüyorum ben
Yanında
kavrulup, yanıyorum ben
Çaylar
geldi, masa, yattı sallandı,
Yanaklar
kızıla, döndü allandı,
Sohbet koyulaştı;
baldı, ballandı.
Ankara,
tutuştum, sanıyorum ben
Yanında
kavrulup, yanıyorum ben
Kıpır kıpır,
heyecanlı yanımda
Ateş girmiş,
kor tutuşmuş kanımda
Unutamam,
hep kalacak anımda
Ankara,
sevgine kanıyorum ben
Yanında
kavrulup yanıyorum ben
Ankara’yla
ben Cennet’i yaşarım
Derya,
deniz, ummanları aşarım
Sen Ankara,
ben Ankara şaşarım.
Ankara, kor
ateş, banıyorum ben
Yanında
kavrulup, yanıyorum ben
Kordan
elleriyle, alev dudağı
Sandım ki
girdiğim bu, İrem Bağı
Sinesi
volkanik, Erciyes Dağı
Ankara, Gülbahçe
anıyorum ben
Yanında
kavrulup yanıyorum ben
(27 Aralık,
2013, Ankara/Hamamönü, Gülbahçe, saa19.30)
ANKARA
KOCATEPE CAMİİ
Her gelen
varlığı arındıracak,
İçinde
güzellik barındıracak
Her kim
secde etse, arındıracak
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Gelenler
mutluluk, huzuru bulur.
Gam kederi
satar, neşeyi alır.
Zaman uçup
gitse, ebedî kalır.
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Merhumeyle
Merhum helallik alır
Gözü yaşlı
dostlar, yanına gelir
Mal mülk,
zenginliğin orada alır
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Dostlar bu
acıya koşup gelecek
Feryat
figan, dağı taşı delecek,
Er, Hatun
kişiye, selâm verecek
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Nice
heybetliler, sor ne kazanmış?
Kazanmış da
taş döşeğe uzanmış
Birkaç
sözcük .“doğdu, öldü”yazanmış.
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Fatiha,
İhlaslar okunur durur
Evliya,
Enbiya buraya yürür
Sıkışan
kulunu, her daim görür
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da
Böyle bir
muhteşem, tepede durdu
Her gelen bu
Mabet, Mescidi sordu
Türk İslâm
mührünü, buraya vurdu
Kocatepe
Cami, şu Ankara’da // 25 Nisan 2014, Cuma, Ankara/Kocatepe Camii
ANKARA’DA
KUĞULU
Kuğulu’da
oturdum ayakları yatırdım.
Yağmur
çiseliyorken paçaları batırdım
Kimseler
aldırmıyor, bu misafir kim burada?
Mola ver bir
seferlik, Kuğulu’da bir dur da.
Ayağımı
uzatım birbirine doladım.
Sırtım banka
yaslayıp, aklım düşe buladım.
Rahat bir
nefes alıp kuşlara yoldaş oldum
Kuğulu’da
dinlenip, huzuru burda buldum
Karum,
Hilton, Kuğulu dolaştım nefeslendim.
Oturdum
Kuğulu’da, kuşlara heveslendim.
Gam kederi
süpürüp, meşakkati atmışlar,
Kuğulu
Havuzuna, Zemzem Suyu katmışlar…
Bu çeşmeden
içenin dertleri depreşiyor,
Hangi ırk,
din, renk olsa bahtı güzelleşiyor
Herkeste
sevinç, neşe, mutluluk yüzlerinde.
Kahkahalar
tufanı, şen şakrak sözlerinde.
Atılan
çekirdeği, bir aşkla kapıyorlar.
Gaga vurup, paylayıp, nasibi yapıyorlar
Gaga vurup, paylayıp, nasibi yapıyorlar
Ötüşüp,
kanat çırpıp, dostça oynaşıyorlar.
Küçücük
adımlarla, parkı dolaşıyorlar,
Kimi zaman
kur yapıp, kimi kez koşuyorlar.
Zaman zaman
ötüşüp, kur yapıp çoşuyorlar.
Gençleri hep
el ele, eğlenip geziyorlar.
Kuğulu
toprağını, çiğneyip eziyorlar.
Kumruları:
“Guk! Guk!..” ötüşüp yemleniyor,
Zihnimdeki
Ankara, arınıp demleniyor.
Kuğulu
sakinleri Parka ismini vermiş
Bazı rint ve
hippiler Kuğulu’ya post sermiş.
Kimi keman,
ud çalıp hem de eğleniyorlar,
Atılan
paralarla, burda beğleniyorlar.
Bazıları
oyunda, bel kırıp döndürüyor.
Yere saçılan
para, çalanı güldürüyor.
Ankara,
edalı kız; gözlerime bakıyor,
Beni perişan
edip, derinlere akıyor.
Başım eğdim
gülerek, kaçamak selam verdim.
Gülümsedi
yan baktı, dertlerim parka serdim.
Sol yanıma
gelerek etek serip oturdu.
Gözlerle,
yayı gerip, tam on ikiden vurdu.
“Merhaba!
Şair Çağrı !” dedi de içten güldüm.
Ankara el
uzattı, elim tuttu, ben öldüm…
(27 Nisan
2014, Pazar, Kuğulu Park/Çankaya/Ankara)
ANKARA’DA
KUĞULU’YA GEL
Yolum düştü
Kuğulu’da oturdum.
Yağmur
çiseledi hayaller kurdum,
Umutları
dizdim, düşleri yordum
Ankara’da
Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da
otur düşlerini yor
Ördekler
havuzda takla aşıyor,
Çocuk
dostlarına, simit taşıyor
Şen şakrak
hepisi burda yaşıyor
Ankara’da
Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da
otur düşlerini yor
Ankara
sevgilim bu parka gelsen
Seni
Sevdiğimi bir kere bilsen
Kuğulu Park
güzel, oturup kalsan
Ankara’da
Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da
otur düşlerini yor
Çocuklar
sıyrılıp, ellerden akar
Mazgala
yaslanıp, kuğuya bakar
Simitler,
ekmekler kuşlara akar
Ankara’da
Kuğulu’ya gel de gör
Kuğulu’da
otur düşlerini yor.
Ankara, ben
seni, özleyip durdum,
Tunalı
Hilmi’yi Karum’u sordum.
Kuğulu Park
gezdim, bir nefes durdum
Ankara’da
Kuğulu’ya gel de gör.
Kuğulu’da
otur, düşlerini yor.
(27 Nisan
2014, Pazar, Kuğulu Park/Çankaya/Ankara)
KUĞULU’DA
BULUŞMA
Cepte
telefon çaldı, uzun uzun konuştuk.
Muhabbet
hayli sürdü, Kuğulu’da, buluştuk
Bize hayran
olanlar, hep bu parka gelmişler,
Yakından
görmek için hazırlanıp yelmişler
Güvenlik
çemberinden, aşan eller uzanmış
Elime el
sürenler, sanki zafer kazanmış
Her ülke her
milletten, gelenler temaşada
Kaynamış
mısırların, en güzeli maşada
O boy,
endam, hilâl kaş, yürüdükçe yürüdü
Çağrı’ya
kement atıp, arkasından sürüdü
Biz birlikte
giderken konuklar bakışıyor.
Bize
yaklaşan eller, kuvvetle alkışlıyor.
Sevginin
şavkı vurdu, Kuğulu aydınlandı.
Bütün ağaç
dalları, güvercinle donandı.
Sabırsızlanan
sular, havaya fışkıryor
Altında bale
yapan, kuğular hıçkırıyor.
Gözyaşım
havuzunda, kuğular yüzüşüyor;
Sudan çıkan
kumrular, etrafta büzüşüyor.
Kimi kanat
açıyor, kimisi sevişiyor,
Atılan
yiyeceği paylaşıp bölüşüyor.
Tunalı
dinlendirdi, Kuğulu hayat verdi
Kaldırıma
bir hanım bayat ekmeği serdi.
Kuğu, ördek,
güvercin, serçe hızlı hepsinden
Çaycı tez
ol, çay getir; şeker de ver tepsinden
Uluların
ulusu, hot Müminler gönlünde
Böyle sevinç
görmedi, garip fani ömründe
Bu manzara
karşımda, gözlerimden yaş aktı
Etrafta
seyre gelmiş, ahali bize baktı
Göz pınarım
çağlarken, bunu etraf görüyor,
Havuzla
aramıza, çelik surlar örüyor.
İki gözüm
lâl oldu, Kuğulu’ya hâl oldu
Kızıl lâller
boşandı, Tunalı’da sal oldu
Kızıl sel,
yuvarlanıp, büyüyüp, çoğalıyor.
Tunalı
Kuğulu’da, kim varsa, kovalıyor
Sığırcıklar
pek kızgın, pek de haşin turnadan
Çocuklar
ıslanıyor, su fışkırtan kurnadan.
Koşuşan
güvercinler, sanki hepisi sözlü,
“Gak!
Gak!..”diyen saksağan, kumrudan keskin gözlü.
Gözyaşımla
Kuğulu, göleklendi sel oldu
Kumruların
gezdiği mekanlar, hep göl oldu.
Nihayet
yağmur dindi, kaçanlar geri geldi
Akan sular
asfaltı, beton bulvarı deldi
Sonra bir
güneş çıktı, etrafı aydınlattı
Görenler,
birbirine bu olayı anlattı.
Kuğulu Park
bir harap, sular seller karıştı
Çer çöp,
yağmur suları, parkelerde yarıştı.
Ellerinde
şemsiye kadın erkek bayanın.
Hali perişan
olur, bu çamurda kayanın
Kumrular
halay durmuş, serçeler sekişiyor,
Hayata anlam
veren duygular pekişiyor
Gözlerden
akan yaşlar, fiskiyeden taşıyor,
Bu mutluluk,
sevinçle Kuğu Halkı yaşıyor
Sevinç, neşe
içinde Kuğular hıçkırıyor,
Kimi valse
kapılıp, kimisi bel kırıyor
Kuğulu’da
yüzenler kırklara karışıyor.
Dargın,
küsler buluşup, topluca barışıyor
Etraftaki
çocuklar paytak paytak koşuyor
Güvercinler
uçarak, çocuklardan kaçıyor.
Uçuşan kumruların
kanat sesleri haşin
Simit,
mısır, çekirdek, çay paraları peşin
Kuğulu’ya
aydınlık veda edip gidiyor
El sallayıp
uzaktan siste selam ediyor.
Güneşten iz
kalmadı, kalkma zamanı geldi.
Bizi burda
tutan şey, ne yağmur ne de seldi.
Ağır ağır
adımla, kalkıp ordan yürüdüm
Çamurlu
papuçları, kaldırımda sürüdüm
Tunalı’dan
Akay’a ıslak yollardan indim,
Dizlerime
güç geldi, sanki al taya bindim
Göz yaşımla
yıkanan, havuzu sular aldı
Çağrı bu
avazını, Davut misâli saldı.
(27 Nisan
2014, Pazar, Ankara / Kuğulu Park)
DOLAŞ
HAMAMÖNÜNÜ
Dünyada
Cennet’ini gör,
Dolaş
Hammaönü’nü.
Sıkıntı,
bun, sitres at,
Dolaş
Hamamaönü’nü.
Ankara’nın
yıldızı,
Şen, neşeli,
gül kızı,
Her dem mest
eder bizi,
Dolaş
Hammaönü’nü.
Tacettin var
Muhsin var,
Yörük Dede,
çok sin var.
Günahlardan
yoksun var.
Dolaş
Hammaönü’nü.
Parktan
eser, serin yel,
Dutlu, Fırın
koştur yel.
Gündüzde
gel, gece gel
Dolaş
Hammaönü’nü.
Halkı güleç,
gül yüzlü.
Yumuşak
ipek, tül yüzlü,
Kızları,
ceylan gözlü.
Dolaş
Hammaönü’nü.
Dolaşan sefâ
bulur.
Halkında
vefâ bulur
Dert biter
sefâ olur
Dolaş
Hammaönü’nü. // 7 Haziran 2014, Pazar, Hamamönü/Ankara
GEL BAKIŞLI,
ANKARA
Deli aklım
yordu geçti
Sol yanımdan
vurdu geçti
Gözleriyle
sordu geçti
Al yanaklı,
sır Ankara
İçlerinden
beni seçti
Sanki hesap
sordu geçti
Bir hışm ile
vurdu geçti
Selvi boylu,
zor Ankara
Kaşı hilâl,
gözleri lâl
Dokundukça,
olur bir hal
Sanki derdi,
yanımda kal
Gel bakışlı,
nur Ankara
Çok
yoruldum, çok yol aştım
Irmak olup,
bendden taştım
Deniz,
umman; çok uğraştım
Yanımda sen,
dur Ankara
Bire oğul
bire Çağrı
Yüreklerde
olur ağrı
Görenleri
eder sağrı
Canda canı,
gör Ankara // 23 Aralık 2014, Salı, Ankara/Çankaya,
BİR GÖR
HAMAMÖN’ÜNÜ
Ankara’nın
baş seri,
Huzur,
mutluluk yeri,
Kucaklar
seni eri
Gel gör
Hamamönü’nü
Görsen çok
zevkten alırsın,
Neşe sevinç
bulursun
Kederden
kurtulursun
Gel gör,
Hamamönü’nü
Âkif Park’ta
bir dolaş
Dutlu,
Fırın, gez dolaş
Halkınla
sarmaş dolaş
Gel gör,
Hamamönü’nü
Ahiler, Pîr,
Ulular,
Çıkmaz
sokak, yolu var,
Tıklım
tıklım, dolu var.
Gel gör,
Hamamönü’nü
Ne güzel
yerleri var
Ahşap, çok
evleri var
Ahi, Pîr
erleri var
Gel gör
Hamamönü’nü
Altındağ
görmedin mi?
Akif’e
gelmedin mi?
Gelip de
görmedin mi?
Gel gör
Hamamönü’nü
Cami konakta
dolaş,
Dergâh,
Türbeleri aş,
Buraya uğrar
her baş
Gel gör,
Hamamönü’nü
Ankara bir
başkadır.
Hamamönü
baştadır.
Tacettin
bambaşkadır.
Gel gör
Hamamönü’nü
Azığın,
nevaleni aç
Orucunu,
burada aç,
Tacettin’e,
koştur, kaç
Gel gör
Hamamönü’nü // 8 Haziran 2014, Pazar, Hamamönü/Ankara
ANKARA BİR
CADDE
Ankara bir
cadde, adı da Sakarya’dır
Bira, rakı
bir bu yerde boğazdan akaryadır
Buralar, hem
gençlerin hem de kamil atağı,
Burhâne
hüzün yüklü genç yetişkin yatağı,
Rakı, şarap,
biranın yeri yurdu burada
İçen, yatan,
serhoşla, meyhane, bar sırada
Köprülerde
dilenen birkaç kadın yalvarır
Onu duyan
yürekte ne bir moral, hal kalır
Dillerinde
en kutsal: “Allah Rizası için”
Ellerdeki
mendiller satmak için mi, niçin?
Bu işi, en
kolay meslek etmiş bazıları
Gördükçe
dayanılmaz sızlatır azıları
Ellerinde
Atatürk kartları var gençlerin
Tiner, bali
çekenler, leş kokan iğrençlerin
Kimisinde
kalemler, selpak mendil ellerde.
“Allah’ın
Rızası!” var (satış!?) yapan dillerde…
Birkaçı da
sakallı, elde dua kitabı,
Acındırır
herkesi : “Ekmek parası için!..”
Sesleniyor
beriden “Yavrunun başı için!”
Bu manzara
bizleri derinden yaralıyor,
Yürekler
dayanmayıp gönlümü paralıyor…
Bazı gençler
bir heykel, türlü hal, hareketler.
El yüz,
tümden boyanmış, bir ritmik hareketler.
Bu Ankara
bir tuhaf, her çeşitten zevat var,
Selanik,
Sakarya ve Konur Sokak, hayat var
Meyhaneler
dopdolu, dertlilerin yuvası
Sakarya
Caddesin gam gasavat havası
Dert
yüklenip girenler, içeriye akıyor
Sevinçle
neşe içinde, dışarıya çıkıyor
Gam kederle
gelenler, buradan mutlu gider
İçkiyi çok
kaçıran ederse kendine eder.
(24 Aralık
2014, Çarşamba, Ankara/Çankaya,)
ANKARA KIZ
Behey Kara
Ozan, behey can dostum!
Sensiz,
etkinlikler bir tat vermiyor,
Kızılay’ı
kestim, Konur’da estim,
Ankara kız,
saçlarını sermiyor…
Hoş
sohbette, İLESAM’da, akardık.
Kabakçı’da,
güzellere, bakardık.
Etkinlikte,
salonları yıkardık.
Ankara’ya,
şimdi aklım ermiyor.
Sana
eğilirdi, geçerken dallar,
Belini
kırardın, engelse yollar,
Senin için
her dem, saçılan güller,
Ankara’ya
sensiz, koku sermiyor…
Kastamonu,
Ankara’da göründün,
İnsan olup, toz
toprakta süründün
Züpde i
âlemsin, ete büründün,
Ankara giz,
bize sırrın vermiyor…
Sende hangi
hikmet, sende ne sır var?
Gönülden
secdede, hikmet, iksir var
Evreni
gönlünle sarmalayıp, sar…
Ankara kız,
sensiz selam vermiyor
Kokladığın
gülleri say, destur ver.
Bizim için
çiçek topla, güller der,
Ankara kız,
sen olmazsan, gülmüyor
(29.12.2014,
Pazartesi, Ankara/Çankaya)
Not: Zübde-i
âlem: Âlemin özü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder