24 Ocak 2016 Pazar

"DÜĞÜN VAR", Abdullah Çağrı ELGÜN

DÜĞÜN VAR, 

Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!..
Bugün yine, bu meydanda düğün var!
Öğle üzre, çimen çimen sofrada;
Ayran, pilav, yufka ekmek, öğün var!
Yudum yudum, esrük olup coşmaya;
Saf kısraktan, kımız dolu güğüm var!




Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!...
El şaklatıp, tek tek sekip, döğün var!
Delikanlım, kızlar ile kol kola;
Şu toprağa, ayak uçla değin var!
Kah oturup kah kalkarak çimende;
Konuklara "Hoşgeldin!"e, yeğin var!
 
Alnından boşansın; şıpır şıpır ter.
Bire oğul, kız amanın, neyin var?!.
Oynamazsan, Vallah, sevdiğin ölür!..
Yalvaracak, yakaracak göğün var!
Düğün var hey, düğün var hey, düğün var!..
Açık alın, ak yüz ile, öğün var!..

Fatma kız, söyle bana; nedir bu sendeki hal?
Gülmezsin, oynamazsın, ne kötüce huyun var!
Biz, çirkini söyletir, güzeli oynatırız.
Sanmıyorum; töreyi çiğneyecek soyun var!
Daha niye durursun; o, "ver gitsin çağı"nda,*?..
Yedi düvel duyacak, içinde "Hey! Hey!"in var!..

Ağıda giden ağlar; düğüne gelen oynar.
Kahkaha tufanında çıldıracak "Ey!." in var!..
Gel; açtırma kutuyu, söyletmeyin kötüyü;
Kaç gönlü tutuşturan, selvilerce boyun var!
Oyna şehirlim, köylüm yedisinden yetmişe,
Otağ kurup çimende, düğün yapan beyin var!..
Neyin var hey, neyin var; eller gülüp oynarken?!.
Bırak gamı, kederi; düğün dernek toyun var!
Bir günlük padişahlık, sultanlık, beylik senin;
Gül, oyna; sevap kazan; söyle başka neyin var?
 
Soyun hele; kisbet giy; gömlek çıkart; soyun var!
Peydah vurup, el şaklat; peşrev çekip öğün var!
Şimdi artık gülmenin, eğlenmenin zamanı,
Kırk günlük kırk gecelik; dile destan düğün var!

Davul, güm güm vurarak; zurna, göğü yararken,    
Kaya gibi yerlere, çakılacak neyin var?
Yoktur gönlün gocası; ne yaşlanır ne solar;
Diz vur yere "Haydah!.." de; daha nice oyun var!..                                                                                                     Kayseri, 11 Mart  1998


















        

          *Ver Gitsin Çağı" Sözünün Hikâyesi:

         Değerli Ağabeyim, Kayseri Lisesi öğrencilik yıllarımda da  Lisede  VELîM  olan sayın Muzaffer TOK'a, Ankara'dan Av. Himmet KAYHAN'dan getirdiğim bir mektubu vermek üzere sayın Mustafa ÖZTÜRK ile gittiğimizde Anadolu köylerinden birinde yaşanan bir, kıssadan hisse  anlatmaıştı. "O Ver Gitsin Çağı" bu kıssadan hisseye aittir:
         "Adettendir, Anadolu'da kızlar evlenince baba ocağına, bir çocuk yapmadan, ziyarete gidemezlerdi. Neyse efendim, uzatmayalım. Bir kız, yakın köylerden bir delikanlı ile evlenir. Aradan bir yıl geçer. Kızın bir çocuğu da olur; ancak bu arada gelinin kocası da askere gitmiştir.
         Kızcağız hasretten duramaz, "anam, babam" der durur; rüyalarına girer, geceleri sayıklar. Böyle olunca kız, durumu kaynanasına açar:
         "Ana, bu hasretlik canıma yetti. Ne edeceksen et, beni baba ocağıma gönder." der.
         Bir ana, bir kız, düşünürler. Köyde gelinin yanına katıp da gönderebilecekleri kimse yoktur. Aradan epey bir zaman daha geçer. Gelin konuyu yine açar. Ana yüreği  bu; dayanamaz.. Kaynana:
         "Kızım bilirim hasretliğin neme nem bir sancı olduğunu. Sen gitmeye gideceksin. Bunu aklına koydun!" der.
         Eşeği yüklerler, kucağına çocuğu alır. Kaynana der ki: "Kızım, yol çalısız; el delisiz olmaz. Madem gidiyorsun şu öğütlerimi de aklından çıkarma:
         “Eğer, bizim köyün, ipsiz sapsız gençleri, sana sataşacak olurlarsa, eline büyükçe bir taş al, şunu yüzüne vurursam görürsünüz dersen, onlar korkarlar. Gençler için yüz güzelliği çok önemlidir. Çekip giderler hiççç korkma!..
         Yok eğer, yaşını başına almış kırkın biraz üzerindekiler ilişirlerse onlara da: “Sizi Muhtar Emmime söylerim de... Onlar da adlarının kötüye çıkmasında, orada burada dedikodularının yapılmasından korkarlar.  Onlardan da korkma! Var yoluna devam et.
         Ancaaaak, saçları iyice beyazlaşmış yaşını başını almışlar var ya işte kızım onlar deneyimlidir. Onlardan kurtulamazsın. Onlardan da sır çıkmaz. N’olacak ONA DA VER GİTSİN... VER GİTSİN !..” demiş.
         Gelin de baba ocağının yolunu tutmuş. İşte arkadaş, şimdi bizler de   VER GİTSİN ÇAĞIndayız. Bu gam keder neye ola ki... diye espiriler yaptı.
         Bu şiirde  geçen "VER GİTSİN ÇAĞI" bu kıssadan hisseyi anlatmaktadır.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder